Yazar: Ayşe Başcı Sander
Genç Türk kadınları için son zamanların en popüler sloganlarından biri, “Çocuk da yaparım, kariyer de”. Kadınlar bir yandan iş yaşamlarını sürdürürken bir yandan da annelik keyfini yaşayabilmek için ellerinden gelen çabayı gösteriyor ve özellikle ekonomik özgürlükleri uğruna yorgunluk ve strese karşı direniyorlar.
Türkiye’de durum böyleyken, yurtdışından, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nden farklı haberler geliyor. Bir zamanlar, çocuklarıyla yeterince ilgilenmemekle ve ailevi değerlere önem vermemekle suçlanan Amerikalılar, yeni nesil anne-babalarla birlikte bambaşka bir yaşam biçimini benimsiyorlar. Çocuklarla birlikte zaman geçirmenin keyfini yaşayan bu nesle Generation XO, yani öpücük ve kucaklaşma nesli (X: öpücük, O: kucaklaşma) adı veriliyor.
Önceleri, 1960’lı ve 70’li yıllarda doğanlar Generation X (X nesli, kayıp nesil) olarak adlandırılıyor ve her zaman tembel, sorumsuz ve amaçsız gençler olarak tanımlanıyordu. Bu neslin her türlü sorumluluktan kaçacağı, aile kavramını yok sayacağı, esen rüzgara göre yön değiştireceği öne sürülüyordu. Oysa bugün bu neslin çocuk yetiştirme, aile ilişkilerini koruma, gelenekleri yaşatma konusunda ne kadar duyarlı olduğunu görüyoruz. Artık anneler çocuklarını büyütmek için kariyerlerinden vazgeçebiliyor ya da babalar çocuklarıyla daha fazla birlikte olabilmek için yarım zamanlı (part-time) işleri tercih edebiliyor. Tek amaçları aileyi korumak ve çocuklarını sevgiyle ama belli bir disiplin çerçevesinde yetiştirmek.
Başka ülkeleri (özellikle de üçüncü dünya ülkelerini) pazar olarak görmekle birlikte, kendisi de çok büyük bir pazar olan Amerika Birleşik Devletleri bu değişimi her alanda yansıtıyor aslında. Son dönem Amerikan filmlerine baktığınızda iyi aile babaları, harika yemek pişiren anneler, aile büyükleriyle birlikte yenen Şükran Günü hindileri, “Biz bir aileyiz” mesajları, bombardıman halinde sunuluyor. Pazarlama teknikleri çoğunlukla çocuklara ve ailelere yönelik uygulanıyor. Özellikle gıda ürünlerinin tanıtımında, sevgi dolu aileler ve çocuklar hedef kitle olarak seçiliyor. Tıpkı 1950’li yıllarda olduğu gibi, 2000’li yıllarda da “iyi Amerikan ailesi” reklam, pazarlama ve satış açısından en önemli malzemelerden biri.
Amerikan halkını dört bir yandan kuşatan bu aile kavramını koruma çabalarında anne ve babaların çok büyük bir yardımcısı var: teknoloji. Eskiden, çocuğundan uzak kalmak istemeyen bir anne işini bırakmak zorundaydı. Oysa bugün home-office (ev ofisi) sistemi sayesinde işinden de kopmamış oluyor. Bir bilgisayar ve İnternet bağlantısı aslında yeterli. Ama bu donanım yazıcı, tarayıcı, faks makinesi, Web kamerası gibi cihazlarla da desteklenebiliyor. Hele bir de çocuğun bakıcısı da varsa, annenin evde çalışması çok daha kolaylaşıyor.
Çocuğunun beysbol maçını ya da okul gösterisini kaçırmak istemeyen bir babanın yapması gereken de çok basit: İşten erken çıkacak; cep telefonunu sürekli açık tutacak; gerekirse dizüstü bilgisayarını da yanına alacak (hem böylece gece de çalışabilir) isterse GPRS ile İnternet üzerinden işlem ya da araştırma yapabilecek. Böyle yan yana sıraladığımız zaman yapılacak çok şey var gibi görünüyor ama aslında hepsi çok basit. Siz babalığın tadını çıkarmaya bakın.
Amerika’daki Generation XO’nun üyeleri, imkanları ölçüsünde bu hizmetlerin hepsinden yararlanıyor ve sonunda akşam yatağa yattıklarında işlerini ya da ailelerini ihmal ettikleri duygusuna kapılmadan rahat bir uyku çekiyorlar. Ertesi sabah da güne, çocuklar için özel üretilmiş mısır gevreği, dinamik anne-babalar için üretilmiş light süt, büyükannelerin pişirdiği tarzda hazırlanmış omlet ve pan cake’ler ile başlıyorlar. Reklamlar hedefi on ikiden vuruyor yani. Teknolojik gelişmeler de öyle...
Biz Türkler de “Çocuk da yaparım kariyer de” diye şarkılar söylüyoruz... Aslına bakarsanız ben yaptım. Ama kolay olduğunu söylersem burnum uzar diye korkuyorum.
Kaynaklar:
http://www.porternovelli.com
http://www.amazon.com
http://arsiv.hurriyetim.com.tr