Yazar: Oktay Akbal
Zekâ nasıl tanımlanır? Zeki bir insan dediğimiz kişi kimdir, nasıl biridir? “Observateur” dergisinde bir araştırmanın sonuçlarını okudum.
Önce “zekâ” nedir? Quillet sözlüğüne göre zekâ, “seçme yapabilme gücüdür.” Değişik fikirler arasında en doğru olanı, gerçeklere en uygun düşeni, durumlara en uygun olanı seçebilme yetisidir. Auguste Comte “Zekâ insanın davranışını her olguya göre ayarlayabilmesidir; bu, aklın niteliğidir...” der.
İnceden inceye soruşturmuşlar: “İnsanoğlunun en üstün niteliği nedir?” diye... Birinci sırayı “dürüstlük” almış, onu da “irade gücü” izlemiş. “Zekâ”, ancak yüzde 16 oy alabilmiş! Yüreklilik ise yüzde 26. Yaşamda başarılı olmakta baş yeri “irade” alıyor, yüzde 43!.. Beceri ise yüzde 27... Ya zekâ? Ancak yüzde 26!..
“En çok zekâ isteyen uğraş nedir?” Fransız halkına göre, bilimsel bir buluş yapmak, bir keşifte bulunmak, yüzde 48... Büyük bir işletmeyi yönetmek, yüzde 45... Felsefeyle ilgili bir kitap yazmak, yüzde 18! Bir edebiyat yapıtı yaratmak, ancak yüzde 8...
Bu soruşturmanın en eğlenceli yanı da politikanın en az zekâ isteyen bir alan oluşu! Bir bakan olabilmek için yüzde 10 oranında bir zekâ yeterliymiş: Oysa bir marangoz için bu oran yüzde 16...
Demek, bir bakanlık koltuğuna oturmak için zeki olmaya gerek yok! Hatta biraz saf olmak çok daha yararlı... Toplumları, zekâ düzeyi yüzde 10 olan insanlar yönetirse, dünyamız elbette bu acıklı durumdan kurtulamaz! Bir ticaret, bir sanayi işletmecisi, bakanlardan beş kat daha zeki sayılırsa, gerisini siz düşünün artık!..
“Siz kendinizi ne ölçüde zeki sanıyorsunuz?” sorusuna Fransız halkının verdiği yanıtlar ise içler acısı. Yirmi beş yaşındaki gençler yüzde 9 oranında zeki olduklarını söylüyorlar. Daha yaşlılar zekâ sınırlarını biraz genişletiyorlar, yirmi beş – otuz yaşlarındakiler yüzde 16, daha yaşlılar zekâ ölçümlerini yüzde 30’lara kadar yükseltmişler... Ama Fransız halkının zekâ ortalaması yüzde 49’u geçmiyor...
Şu zeki Fransızlar kimler? İlk sırayı Kaptan Cousteau almış. Onu, Prof. Schwartzenberg izlemiş... Fransa’nın ünlü politikacıları, Giscard, Mitterrand, Delors, Barre Rocard, Chirac gibileri yüzde 50 sınırında.
Ya dünyaya gelmiş geçmiş en üstün zekâya sahip olan kişi? Leonardo da Vinci. Keskin zekâlı Vinci’nin el atmadığı konu yok! Yalnız ressam, heykelci değil, bilimin her alanında buluşları var. Ama hepsini yarım bırakmış, daldan dala atlamış! Pek çok şey keşfetmiş ya da keşfedilme yolunu açmış. Bir yanda zeki insanlar, öte yanda geri zekâlılar, gerzekler. Aptallar, enayiler var. Bazen üstün zekâlı olmak da toplum için zararlı oluyor: Herkesten daha zeki olan kişi, üstünlüğünü, çevresini aldatmakta kullanıyor! Ayrıca zeki olmak gündelik yaşamda o kişinin saçma sapan konuşmalar yapmasını da engellemiyor: André Gide şöyle demiş: “Zeki bir insanın bir günde söylediği saçmalıkların sayısı inanılmaz ölçüdedir. Ben başkaları kadar saçmalamadıysam bunu daha çok suskunluğuma borçluyum.”
Şu gerçek çıkıyor ortaya; ne o kadar zeki, ne o kadar gerzek olmalı... Dürüstlük, irade gücü insanın en üstün niteliğidir. Buna yaratıcı zekâ da eklendi mi, insan başarı sınırlarını aşıyor... Bakanlık koltuğuna kadar yükselmiş politikacılar yüzde 10 zekâyla ne yapabilirler? Hele, dürüstlükten, irade gücünden de yoksunsalar!..
Kaynak: Oktay Akbal, “Kanatlı Sözler Uçar mı?”, Dünya Yayıncılık, İstanbul, Ağustos 2003, ss. 131-132.