Yaz mevsimi genellikle dışa dönük bir dönem olarak kodlanır. Tatil planları yapılır, kalabalık etkinlikler, deniz kenarları, dışarıda geçirilen uzun akşamlar... Ama doğa bize her zaman iki şey sunar: bir yüzey, bir de derinlik. Yaz da öyle. Evet, sıcaklık, ışık ve sosyallik dışarı çağırır, ama bir yandan da içimizde uzun süredir susturduğumuz sorulara yer açar: Nasılsın, gerçekten? Bu düzende yerin neresi? Sustukların ne kadar ağır, ya da sessizliğin aslında ne kadar iyi geliyor?
Yıl boyunca birikmiş koşuşturma, başarı telaşı, yetişme kaygısı yazın yavaşlama zorunluluğuyla yüzleşir. Ve bu yavaşlık, ilk başta rahatsız edici olabilir. Kendinle baş başa kalmak, ertelediğin kararları, sakladığın duyguları daha net duymana neden olur. İşte bu yüzden yaz, yalnızca bronzlaşmak değil; arınmak için de en iyi zaman. Detoks dediğimiz şeyin sadece beslenmeyle değil, zihinsel yüklerle de ilgili olduğunu hatırlama zamanı.
Küçük bir defter al ve yaz boyunca her sabah 5 dakika yaz. Bir plan değil, sadece ne hissettiğini. Bazen yalnızca üç kelime çıkacak: “Kırgınım ama iyiyim.” O üç kelime, bir e-posta temizliğinden çok daha fazla yer açar sana. Bazen hiçbir şey yazamayacaksın, o da olur. Sessizliğin de bir ritmi var, ona güven.
Bir şeyler yapmak zorunda hissetmeden geçen saatler, en yaratıcı fikirlerin tohumu olabilir. Üstelik bu yaz, değişim yaratmak gibi büyük hedefler koymadan, sadece kendinle dost olmak bile yeterli. Bir ağacın gölgesinde oturmak, yürürken telefonuna değil, gökyüzüne bakmak, hiçbir işe yaramayan ama iyi gelen şeyler yapmak: bunlar hayata dair en etkili “ipuçları”.
Yaz sana “kendine dön” diyor olabilir. Bu sesi duyduğunda onu bastırmak yerine biraz durmayı dene. Her şey durduğunda, belki de ilk kez neye gerçekten hareket etmek istediğini fark edeceksin.