Yazar: Lisa Braithwaite
Başlıktaki soru, konuşmacı adaylarının en büyük sorunu olabiliyor: “Ne söyleyeceğimi unutursam ne olacak?”
Dehşet! Düşünün. Bir oda dolusu insanın önünde ayakta duruyorsunuz. Siz konuşmanızdaki bir sonraki noktayı hatırlamak için debelenirken saniyeler geçiyor. Kürsüye sımsıkı tutunuyorsunuz, parmaklarınızın eklem yerleri bembeyaz kesilmiş, dinleyiciler sabırsızlanıp sağa sola dönmeye başlıyorlar. Dinleyicilerin, acıyarak ya da hayal kırıklığı içinde birbirlerine baktıklarını görüyorsunuz. Ağzınız kurumuş, yüzünüz kıpkırmızı kesilmiş, sıcak bastığını hissediyor ve terlemeye başlıyorsunuz. Başınız dönüyor... Yere çöküyorsunuz, ölmek istiyorsunuz.
Yukarıdaki senaryo, topluluk önünde konuşmaya ilişkin bir korku filmi gibi geliyor kulağa. Bu film, pek çok konuşmacının zihninde oynuyor. Ama çoğu korku filmi gibi, bu da gerçekten epey uzak. Hem fiziksel hem de zihinsel anlamda uygun bir hazırlıkla, “her şeyi unutma” korkusu dahil, kürsüde önünüze çıkan her sorunla baş edebilirsiniz. Aşağıdaki ipuçlarını kullanarak korkunuzu yenin.
Notlarınızı getirin
Hiç kimsenin size notlardan faydalanmanın daha az profesyonel görünmenize yol açacağını söylemesine izin vermeyin. Notları doğru kullanmanın sırrı, onları gözden uzak bir yerde tutmak ve yalnızca gerektiğinde onlara başvurmaktır.
Notlarınızı tek bir kağıtta toplayın; bu kağıdın bir ya da her iki yüzünü kullanabilirsiniz. Böylece, yerinizi kaybettiğinizde, kendinizi not kartlarını karıştırırken ya da metnin paragrafları arasında deliye dönerken bulmazsınız.
Kağıdınız üzerinde ana ve destekleyici noktaları düzenlemek üzere basit madde imleri ya da kolay anlaşılır bir taslak kullanın. Sunumunuzu prova ederken, kafanızda fikirlerin kronolojisini tetiklemek için madde imlerinden yararlanın. Sunumu baştan sona hatırlamanıza yetecek kadar çok prova yapın. Bu notlar, bir koltuk değneği değildir; daha çok, bir yedekleme aracıdır.
Konuşmanızı yaparken, notlarınızı masada ya da kürsüde sizden tarafa bir yere yerleştirin. Bir sonraki konu hakkında tazeleme yapmanız gerektiğinde, birkaç adım atın ve rahat bir tavırla notlarınıza bakın.
Bu durum, dinleyicilerinizi rahatsız ya da şoke etmez. Aksine, size inanılmaz kibar ve mekanik bir konuşmacıdan ziyade, daha insani bir görünüm kazandırır. Notlarınızı incelemek için bir ya da iki adım atmak, birden fazla amaca hizmet eder; konuşmanıza hareket katar ve dinleyicilerin biraz önce aktardığınız bilgileri akıllarına işlemeleri için yararlı bir ara sağlar. Bu ise dinleyiciler açısından son derece doğal bir durumdur.
Konuşmanız esnasında notlarınız arasında gidip gelmek istemezsiniz. Bu yüzden, prova önemlidir. Ne var ki, notlarınızın yakınınızda olması, bir “güvenlik örtüsü” işlevi görebilir. İhtiyacınız olduğunda onların orada olduğunu bilmek, sizi rahat hissettirir. Notlara hiç ihtiyacınız olmayabilir de.
Düşünce treninizin kaçtığını kabul edin
Gerçekten yerinizi unutursanız ve konuşmaya devam etmeniz notlara hızlıca bakmaktan daha uzun sürecekse, bu gerçeği saklamaya çalışmaktansa dinleyicilerin önünde kabullenmek daha iyidir. Dinleyiciler, dürüst olmadığınız ya da onları kandırmaya çalıştığınız anları fark ederler. Onlarla insani temas kurun ve “Bir saniye lütfen, yerimi kaybettim” deyin. Daha sonra, notlarınıza doğru iki adım atın ve yerinizi bulun.
Gözde konuşmacılar, bunu her zaman yaparlar ve dinleyiciler bunu anlayabilirler. Sizi yargılamazlar; çünkü bu, daha önce başlarına gelmiştir. Sizi eleştirmezler, aksine size sempati duyarlar. Dinleyiciler düşmanınız değildir; başarılı olmanızı dilerler ve sizi desteklemek isterler.
Sunum öncesi provanızı ve hazırlığınızı yaparken, kendinizi bu durumu deneyimlerken hayal edin. Kendinizi, yerinizi kaybettiğinizi kabullenmiş, notlarınızda bir sonraki noktayı bulmuş ve konuşmaya devam ederken hayal edin. Kendinizi bu durumu, soğukkanlılık ve özgüven, hatta içinizden öyle geliyorsa bir miktar kendini geri planda tutan bir espri anlayışı ile idare ederken hayal edin. Dinleyicileri, eleştiren ve yargılayan bir düşmandan ziyade, sizi cesaretlendiren ve besleyen bir arkadaş olarak hayal edin.
Devam edin ve sorunu unutun
Dinleyicilerin önünde yerinizi kaybettiğinizi kabullendiğinize ve notlarınıza baktığınıza göre, artık konuşmanızı sürdürebilir ve kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Durumu şakaya vurup, “Evet nerede kalmıştık?” diyebilir ve devam edebilirsiniz.
Son seyrettiğiniz spor etkinliğini düşünün. Bir atletin yarışın bir anında hata yaptığını ya da düştüğünü görebilirsiniz. Atlet orada öyle oturup “Aptal, aptal, aptal” diyerek alnına yumruk mu attı? Elbette hayır! Atlet, ayağa kalktı ve yarışa yeniden dahil oldu.
“A League of Their Own” filminde Tom Hanks’in oynadığı karakterin hüngür hüngür ağlamakta olan oyuncuya “Beyzbolda ağlamak yoktur” dediği sahneyi hatırlıyor musunuz? İşte, sporda kendinize acıyacak zamanınız olmadığı gibi, topluluk önünde konuşurken de kendinize acıyacak zamanınız yoktur.
Sahnedeyken dinleyicilere karşı sorumlusunuz. Onlara hizmet etmekle, istedikleri ya da ihtiyaç duydukları bilgiyi temin etmekle ve rehberleri olmakla sorumlusunuz. Onların zamanını kendinize acıyarak ve hatanızı kurcalayarak ziyan etmeyin. Ne kadar çabuk konuşmaya devam ederseniz, onlar da o kadar çabuk dinlemeye devam ederler.
Konuşmanızın ardından neler olduğunu analiz etmek için biraz zaman ayırın ve yerinizi neden kaybettiğinize karar verin. Bunu not alın ki bir sonraki sunum hazırlığında neler olduğunu hatırlayın ve bu bilgiyi provanızda kullanın.
Açık yazılmış notlar kullanarak, yeterince prova yaparak, kendinizi potansiyel bir aksiliğin üstesinden gelirken hayal ederek ve dinleyicileri görme biçiminizi yeniden şekillendirerek, her tür aksaklık ya da engelleme ile başa çıkabilirsiniz. İster bina alarmı bozulmuş, ister yağmur sistemi çalışmaz olmuş, isterse çok korkulan “her şeyi unutma” canavarı hortlamış olsun, kafanızdaki filmin yıldızı ve yönetmeni sizsiniz. Bunu büyük bir olaya dönüştürün!