Yazar: Jason Seiden
Konu bloglama (günlük tutma) olunca, tepe yöneticiler benzersiz bir sorunla karşı karşıya kalıyorlar. Tepe yöneticilerin bloglama konusundaki başarısızlık riski ve bedeli, diğer çalışanlara kıyasla daha fazla oluyor.
Bloglama, kişisel bir olaydır. Öğrenme eğrisi, blog yazarının dünyaya açılmasını, içerik yaratmasını, ilişki geliştirmesini, okur kitlesi oluşturmasını, geribildirim almasını, değişiklik yapmasını ve tekrar etmesini gerektirir.
Bu, herkes için bol risk anlamına gelebilir. Ama, kurumsal tepe yönetici, en başından itibaren daha büyük bir baskı altındadır:
İzleyici kitlesini yavaş yavaş oluşturan diğer bireylerin aksine, tepe yönetici, herkesin gözü önünde işe başlar. Bir blog yazarı, sesini bulduğu bu ilk günlerde, kendini okurlarının yargısına açarak savunmasız hale gelir. Çoğumuz açısından bu kitle, yakın arkadaşlar ve aile fertlerinden oluşur ve yeterince zorlayıcı bir durum söz konusudur; ama tepe yöneticiler açısından çok sayıda meslektaş da bu kitleye dahildir.
Bilim, yöneticilerin kullandıkları beş tip güç olduğunu söylüyor. Birincisi, gönderge gücü (sosyal güç ya da karizma), ikincisi ise uzmanlık gücüdür (bir uzmanlığa sahip olmanın getirdiği güç). Tepe yönetici, bloglamayla, bu iki gücü de tehlikeye atar. Doğrudur; tepe yönetici, başarılı bir blog yaratarak gücünü artırabilir ve çalışanlar tepe yöneticinin aldığı riskleri takdir ederlerse, bazı başarısızlık türleri tepe yöneticinin gönderge gücünü artırabilir. Blog tuttuğumuzda hepimizin bu güç merkezlerini riske soktuğu da doğrudur. Ama şunu net olarak belirtelim: Riskler, tepe yönetici açısından daha fazladır. İşler ters giderse ve tepe yönetici sosyal gücünü kaybeder ya da algılanan uzmanlık düzeyine zarar verirse, bu durum, işini yapabilmesi açısından anlık ve etkili sonuçlar doğurur.
Tepe yöneticilerin samimi olması daha zordur; çünkü, çalışanlarına kıyasla daha dar bir davranış dizisi içinde iş yaparlar. Duruma şöyle bakalım: İşletmedeki insanlar kabul edilebilir davranışın ne olduğu konusunda ipuçları ararlar. Bir şirkette bu konuda çok sağlam ve net bir kültür vardır. Bu kültürde yöneticiler ve çalışanlar kendileri olabilirler; çünkü, kültür onların etrafında oluşur; bu, üzerinde durulmaya değmeyecek kadar önemsiz bir konudur. Ne var ki, kurumsal ABD’nin geriye kalan yüzde 99,6’lık kesiminde liderler yüzlerce, hatta binlerce çalışan için tutarlı bir örnek oluşturmak zorundadırlar. Bu çalışanların her biri yöneticiyi farklı açılardan yargılar. Bu da yöneticilerin özgürlük alanını epey kısıtlar; üzücü gerçek şudur ki, bu çakışan bakış açıları, yöneticilerin birilerini gücendirmeden kendi kişiliklerini sergilemelerine pek imkan tanımaz. Güç sahibi kişiler takipçilerini gücendirirlerse, arkasından kötü şeyler gelebilir.
Çoğu çalışan açısından bloglama dünyasına adım atmak bir WordPress.com hesabı açmak kadar kolaydır. Ama tepe yöneticiler açısından, işlerinin yarattığı baskıdan dolayı, çok daha fazla düşünce, strateji ve planlamaya ihtiyaç duyulur; çünkü, başarısızlık riski ve bedeli çok daha yüksektir.