Yazar: Enis Batur
Marcel Proust’un telefondan pek hoşlanmadığı bilinir. Aşk mektuplarının ortadan kalkışının önemli nedenlerinden birini bulur onda. Gerçekten de, telefonla birlikte, sevgiliye yazma geleneği çözülmeye başlar. Bu kablo, mesafeyi ve zamanı daraltmakta, çoğu zaman da düşlenmesi bile güç buluşmaların gerçekleşmesine ön ayak olmaktadır. Ama mektubun boşluğunu doldurmaya yetmez telefon: Bekleme düzeni, sabır düzeni, umut düzeni, dahası: İmgeleme düzeni hepten değişmiş, bu değişim aşkın ritmini de “yüz”ünü de kökten etkilemiştir. Telefonla birlikte somut iki duyuya, ses ve susku düzenine indirgenen ‘sevgiliye mektup’ yazıldığında bütün duyular işe koşulur: Kâğıdın yüzeyine geçirilen yalnızca mürekkep lekeleri değildir: Kişi kendindeki karmaşık duygu voltajını, ateşi ve gerginliği, arınmışlığını ve sapkınlığını, titreşim salgılarını ve donma dürtülerini mektupta açığa vurur ve örter. Ama mektup, bir tek yazılmak için değildir ki: Onu bekleyen, alan, açan ve okuyan da öteki kutupta ama başka bir zaman boyutunda farklı ya da benzeri, ama ne olursa olsun kendi, bir başına gerçekliği içinde doyumu arar. Telefonun, uçarı sözün boşluklarını iyiden iyiye ortaya çıkardığı, iletmeyi ve anlaşmayı çirkin tuzaklarla kuşattığı yerde mektup benzersiz üstünlüğünü öne çıkarır: Bir kere ve bir anda okunsa da, durmadan okunup zamanın geniş bir kipine yayılsa da, yazılmış ve okunmakta olan, kelimelerin ve boşlukların arasına, anlamın çoğul, tersyüz edilebilir anlamını barındırmaktadır.
Kaynak: Enis Batur, Gönderen: Enis Batur, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1991, s.161.