Yazar: Guy Finley
Yaş ilerledikçe ilginç bir çelişki yaşanır: Bizi sınırlayan şeyler hakkındaki bilincimiz arttıkça, gerçekliğimiz de daha sınırsız hale gelir! Aşağıda anlatacaklarımız, aramızda yaşadığımız karanlık bir duruma ışık tutacak, arzuladığımız özgürlüğü bize sağlayacaktır.
Caydırılmış hislerin tek nedeni, düşüncenizi neyi yapamayacağınıza odaklamanızdır. Bu şekilde -imkansız görünene- sabitlenen dikkatinizle, mümkün olanı -ne yapabileceğinizi- keşfetmeye mahal kalmaz.
Başka bir deyişle, caydırılmış durumların yaptığı tek şey, kendiniz için üzülmenin dışında hiçbir şey yapmadan durmanızı sağlamaktır... Bu ise durumunuzun ümitsiz bir şekilde hep aynı kalacağının mükemmel bir garantisidir. Bu kadarı da fazla! Karanlıkla sınırlı bir yaşam şöyle dursun, cesaret kırıcı bir dakikaya daha katlanmak zorunda değilsiniz! “Başarısız” olma gibi tanıdık hislere kapılmanın yanı sıra yapabileceğiniz bir seçim daha var. Eskiden cesaretinizi kıran şeyleri yeni bir bakış açısıyla yeniden değerlendirebilirsiniz.
Yapamadığımız, yaratamadığımız ya da çalışamadığımız konular hakkında üzüldüğümüz anlarda dikkatimiz nerededir? Kendi düşüncemizle yarattığımız ve sıkışıp kaldığımızı söyleyen gerçekliğe saplanmıştır! Belki de böyle karanlık düşüncelerin kurbanı olarak ortaya çıkan bu karamsar iç seslerden bazılarını tanıyorsunuz. O ya da bu şekilde, bunlar şöyle der:
“Bu beladan asla kurtulamayacağım!”
“Çok geç!”
“Değişmek için fazla katıyım.”
“Hiç ümit yok.”
İşin aslı, bütün bu çok tanıdık yenilgi fısıltıları -bizimle kendi sesimizle konuşan- istenmeyen durumumuzla gerçekten ilgili görünüyor. Ama, daha derin bir bakış, farklı bir hikaye anlatır. Bu sıkıntılı düşünceler, kendi bilincimizde yer alan gizli bir “sınırlama komplosu”nun parçasıdır. Aşağıdaki dört fikri, şaşırtıcı sonuçlarına kadar takip edin. Bunlar, kendi kendine aydınlanmanın ve kendi kendini özgür bırakmanın bir ve aynı güç olduğunu kanıtlar.
• Bu kasvetli sesler bizimle ne kadar çok konuşursa, cesaretimiz o kadar çok kırılır.
• Cesaretimiz ne kadar çok kırılırsa, bu şekilde hissetmekten başka seçeneğimiz olmadığına o kadar çok inanırız.
• Başka seçeneğimiz olmadığına ne kadar çok inanırsak, seçeneklerimiz o kadar azalır.
• Kendini bu karanlık iç diyalogla özdeşleştirme eylemi, aslında korktuğumuz sonu getirir!
Sonuç şu: Şimdi kendi tutsaklığımızdan eminiz! Gerçek olarak algıladığımız sınırlamaların ötesinde bir yol yoktur. Buradaki temel fikir, “algılamak” sözcüğündedir; çünkü, aldatmak sözcüğüyle kafiye yapar. Bu algı, aslında gizli bir aldatmadır. İşte, özgürleştirici kanıt...
Gerçek yaşamda asla açmazlar yoktur.
Elbette, bu parlak gerçeği kendinize kanıtlamalısınız ve işte size başlamanız için güzel bir nokta: Yaşamınızın herhangi bir anında, orada öylece oturup yapamadığınız ya da olamadığınız birşey için üzülmek yerine her zaman bir adım ileri gidebilirsiniz. Küçücük bir iç çalışma gerçekliği görme biçiminizi sonsuza dek değiştirebilecekken, bu şekilde debelenmek niye? Örneğin, şuna dikkat edin; cesaretsizliğinizin “boyutu”, yaşamın sizin taleplerinize uyması konusundaki ısrarınızın şiddetiyle doğru orantılıdır. Kendi kendinizi maruz bıraktığınız bu sınırlamayı kabul etmek, hemen ondan kurtulmanız ve yeniden başlamanız için size güç verir.
İşte size bir başka örnek: Belki cesaretinizin kırıldığını hissettiniz; çünkü, yeni birşey -daha yüksek bir beceri ya da zor bir ders- öğrenmek istediniz; ama, size ait bazı sınırlamaların bu olasılığı yeteneklerinizin ötesine taşıdığına emindiniz. Şimdi, kendinizi cesaretsiz hissetmek yerine daha yüksek birşey yapabilirsiniz.
Her şeyin boş olduğunu söyleyen bu tanıdık hislere kapılmaktansa, mevcut görüşünüzün sınırı ile olasılıklarınızın sınırının aynı olduğunu söyleyen, cesaretsizlik dolu bu düşünceleri kasıtlı olarak bir yana bırakın. Kim olduğunuz, yalnızca, güne hükmetmeyi sürdürebilmek amacıyla bu şekilde kalmanızı isteyen o karanlık haller için önem taşır. Cesaret kıran düşünce ve duyguların dünyasında kalmayı reddetmek, kapıyı sınırları olmayan yeni bir dünyaya açmak ile aynıdır. Hemen şimdi kim olduğunuz üzerinde çalışmaya başlayın!
Başka bir deyişle, gücünüzün yettiğini yapın ve başka bir konu hakkında cesaretinizin kırılmasına izin vermeyin. Gidebileceğiniz daha fazla yer olmadığını söyleyen o asılsız fikirden uzaklaşıncaya kadar her seferinde bir adım atarak bu yeni eylemi tekrar etmeyi sürdürün!
Güç toplamanıza, sonra da sınırları olmayan bir dünyada yaşama isteğinizi gerçekleştirmenize yardımcı olacak üç temel dersi şöyle belirtebiliriz:
• Cesaret kırıcı düşüncelerle yaptığınız her konuşma, kendinizi cesaretsiz hissetmeniz için iyi bir nedeniniz olmasını sağlayacaktır.
• Aradığınız şeyin halihazırda olduğunuz şey olduğunu –ve olabileceğiniz şey olmadığını- bildiğinizde, sınırsız bir yaşamın eşiğinde durursunuz.
• Evrenin kendisi sınırsız yaşamı gerçekleştirerek başarılı olmanız için yapılanmıştır; dolayısıyla, başınıza ne gelirse gelsin, altından kalkabilirsiniz!