Önümüzdeki günlerde ‘ağır’ yazılar yazmak niyetinde olduğumdan, bugün ‘hafif’ bir yazı yazayım dedim. Klasörlerimi, dosyalarımı karıştırdım, hâfızamı yokladım ve en çok yapılan imlâ ve telâffuz yanlışlarının bir listesini çıkardım. Sonra da bunların arasından bir seçme yaptım ve ortaya aşağıdaki yazı çıktı. Ama sizin için ‘hafif’ olan bu yazı benim için hiç de hafif olmadı; tam tersine, her zamankinden daha çok zamanımı aldı.
Mahsur değil MAHZUR (sakınca).
Mahsun değil MAHZUN (hüzünlü, üzgün).
Fasit değil FÂSİT (fâsit daire=kısır döngü).
Hîbe (bağış) değil HİCE. Ve Mevhîbe (İnönü) değil,MEVHİBE.
Zarârı, zarâra, zarârın değil ZARARI, ZARARA, ZARARIN.
Şevkat değil ŞEFKAT.
Dûçar (uğramış, musap) değil, DUÇAR. (Devellioğlu’na bakmayın; Muallim Naci ve Şemsettin Sami’ye bakın.)
İkâmetgah değil, İKAMETGÂH (K kalın, G ince okunarak).
Fîrar değil, FİRAR (‘Cezaevinden firar etti’).
Hâluk değil HALÛK (ve Halûğun değil, Halûk’un Defteri).
Hâkem değil, HAKEM! Ama HÂKİM (yargıç) ve HAKÎM (bilge).
Râkip değil, RAKİP (rakîbin!) ‘Râkip’, ‘binen (ata veya başka bir binek hayvanına)’ demektir. (Bu son iki kelimenin yanlış telâffuzu eskiden ‘kendi kendini intihar etti’ gibi tümden cahil insanlara mahsus bir alay konusuydu, ama son zamanlarda günden güne yaygınlaşıyor ve hiç ummadığınız ağızlardan –örneğin, hakemlerden, futbolculardan ve politikacılardan –işitiyorsunuz.)
Tâbi değil TABİî (Enerji ve Tabiî Kaynaklar bakanı). Bu yanlışı belki çok insan yapmıyor ama son günlerde önemli bir kişi TBMM kürsüsünden yaptığı için belirtmekte yarar gördük! Fakat belki de bu kişi kelimenin bu bağlamda ‘doğal’ değil de ‘bağlı’ anlamına geldiğini sanıyordur: Enerji ve ona bağlı (tâbi) kaynaklar bakanı???
Askeri, milli, dini, vs. değil, ASKERÎ, MİLLÎ, DİNÎ, vs. (‘subay askeri azarladı’, ama ‘askerî tören’; ‘dini devlet işlerinden ayırmak’ ama ‘ dinî inançlara saygı göstermek’).
‘Ahmette’değil, ‘AHMET DE’ (‘Ahmet de bizimle maça geldi’, ama ‘cüzdanım Ahmet’te kaldı’).
‘Dediğimi işitmedinmi? değil ‘DEDİĞİMİ İŞİTMEDİN Mİ?’ (Bu son iki hatâyı da eskiden sadece ‘hemücükler’ yapardı; bugün lise öğrencileri, okumuş kelli felli adamlar, dergilerde dil konusunda yazı yazanlar(bk. Çağrı dergisinin son sayısı) yapıyor. Uyardığınız zaman da, ‘A öyle mi? Bilmiyordum’ diyorlar!)
Aktrist, konsomatrist değil, AKTRİS, KONSOMATRİS.
Portre değil, PORTE (bir işin malî portresi, kapsamı).
Küsür değil, KÜSUR.
Silüet değil, SİLUET (Fr. ‘silhoutte’).
Dinazor değil, DİNOZOR.
Kilot değil, KÜLOT.
Alçakgönüllü anlamında ‘mütevazi’ değil (o ‘paralel’ demektir). ‘MÜTEVAZI’ (dil uzmanı geçinen Şiar Yalçın geçenlerde günlük briç köşesinde ‘mütevazi bir 4 Kör’ demiş : âleme verir talkını, kendi yutar salkımı!). Estağfurullah, benim hiçbir konuda uzmanlık iddiam yok, sadece dile meraklı bir amatörüm ve bu satırların yazarının sitemlerini de aidiyeti cihetiyle dizgicilere ve düzeltmelere havale ederken sorumluluğu bana yüklenebilecek olan bu gibi yanlışların tekerrür etmemesini umuyorum!!!
Yalçın, Şiar. Doğru Türkçe, Metis, s. 147
E-BÜLTEN
mürekkebi üstünde
Sık Yapılan Yanlışlar