Yazar: Ayşe Başçı
Yaşamın en güzel yanlarından biri, sürekli öğrenme olanağı sunması. 5 yaşında bir çocuğun, hayatını kolaylaştırmak, “topluma uyum sağlamak” ya da sadece hayatta kalmak için öğrenmek zorunda olduklarını bir düşünelim: Ateşle oynamamak, soğuk havalarda kalın giyinmek, yuvadaki arkadaşlarının kendisini ezmesine izin vermemek, annesinin pişirdiği yemekleri yemek, yemezse ceza alabileceği olasılığını akılda tutmak, sürekli yeni oyunlar bulmak, bir sürü çocuk şarkısı ezberlemek ama şarkıların anlamını asla tam olarak kavrayamamak... (Bu noktada uzun bir ara verelim. Bu sırada siz de elinizi vicdanınıza koyup bir düşünün lütfen: “Bir dünya bırakın biz çocuklara, ıslanmış olmasın gözyaşlarıyla”; “Kestane, gürgen, palamut, altı yaprak, üstü bulut”; “Koyun gelir yata yata, çamurlara bata bata” ve daha niceleri. Bu şarkılardan çocuklar ne anlıyor sizce? Aslında melodisini çok sevdiği “Öğretmenim, canım benim” şarkısının “Okut, öğret ve nihayet” kısmını senelerce “Okut, öğret, hedimayet” diye söylemiş biri yazıyor bu satırları! Ama hayır, bundan utanmıyorum!)
Neyse, konumuzu dağıtmayalım. Bizlerin de aslında 5 yaşındaki çocuklardan pek farkımız yok. Çok şey bildiğimizi zannediyoruz ama aslında her gün yeniliklerle karşılaşıyor, kendimizi yeniden keşfediyor, etrafımıza başka gözlerle bakmayı öğreniyoruz. Ve bunu kendimize itiraf edip kabullenebildiğimiz zaman, çocukluktan hatırladığımız o eşsiz “öğrenme tadı”nı yeniden tüm hücrelerimizde hissediyoruz.
Son dönemde ben bu keyfi yeniden yaşadım. Her zaman “iyi düşüncelerin iyi sonuçlar getireceğini” söylemekle birlikte, gerçek yaşamda iyimser düşünmenin ne kadar zor olduğunu bir kez daha fark ettim ve kendimi bu yönde geliştirmeye karar verdim. Diyeceksiniz ki, ne oldu bir sabah uyandın (ya da bir kitap okudun) bütün hayatın mı değişti? Hayır, yanıt çok basit: Hayat en büyük öğretmendir. Olumsuz olaylardan kendinize yararlı sonuçlar çıkarmayı başarabildiğiniz sürece, hayat size beklediğinizden fazlasını verecektir.
İşyerimizde sorun mu var? Aynı sorunun bir daha olmamasını nasıl sağlayacağımızı düşünelim! Çocuğumuz hasta mı? Tamam, bu sefer olmuş, yapacak bir şey yok, ama bir dahaki sefere onu nasıl daha iyi koruyabileceğimizi düşünelim! Sevgilimiz terk mi etti? İnanın ilk ya da son değilsiniz, ama mutlaka iki tarafta da eksiklikler vardır, bir sonraki aşka hızla koşarken tökezlememek için, yaptığımız hataları bugünden düşünelim!
“Hayat” dediğimiz öğretmen aslında çok bonkör. Herkese, her keseye uygun güzellikler sunuyor. Güneşin sıcaklığını ya da rüzgarın nefesini hissetmek için Polyanna olmak gerekmiyor. Küçücük bir yürüyüş yeter.
İyi yürüyüşler...