Yazar: Oktay Akbal
“Geçen gün aklımıza geldi – Kadınlar da güzeldir dedim – Seneler var ki ben onları – Ne yalan söyleyeyim düşünmezdim” demişti Cahit Külebi. Ne yalan söyleyeyim – diyor ya, bal gibi yalan. Kadınları düşünmemek olur mu? Hiç değilse tek bir kadın düşünür insan. Düşünmek zorundadır. Kadınsız bir yaşam, yaşam mıdır ki! Tadıyla tuzuyla acısıyla sevinciyle kadındır dünyayı dünya eden. Hem mutlu bir dünya eden, hem de cehenneme çeviren! Hep kadındır, kadınlardır…
Özdemir Asaf da çok eski bir şiirinde “Hepinizi öyle seviyorum ki – Siz türlü türlü milletlerin anneleri oluyorsunuz” dememiş miydi? Demek şairler kadınları seviyorlar. Kızıyorlar, kaçıyorlar, düşünmek istemiyorlar, hep sevdikleri için. Kızmak, kaçmak, kurtulmak isteyiş de bir sevdiğimize karşı yapılan davranışlardır. Varlığı bizim için anlamsız, önemsiz bir yaratık için türlü duygular kurabilir, türlü düşler yaşatabilir miyiz?
Geçenlerde bir kitapta kadınlar konusunda türlü düşünceler okudum. Yabancı yazarlar, düşünürler, kadınlar için sözler söylemişler. Bu kitap onları bir araya toplamış. Baktım hepsi kadınları yeriyor. Fırsat fırsattır demişler veriştirmişler kadınlar aleyhine! Hem de az buz değil. Kıyasıya! İşte Hesiodos’un sözleri: “Kadınlar insanlık için o kadar zararlıdırlar ki, en iyileri bile kocalarının felaketine sebep olur.” Buyrun, en iyilerinden bile yalnız kötülük gelen yaratıklara karşı kendinizi savunun bakalım! Anaxiles’in sözleri ise tek sözcükle, korkunç! “Sfenks, çakal, aslan, yılan… Bunlar nedir ki kadınların korkunçluğu yanında!” Belli, eski Yunan düşünürleri kadından çok çekmişler. Kimbilir, Platonik sevi denilen şeyi bu yüzden ortaya atmışlardır!
Gelelim daha yakın çağlara, Fransızlar kadını en iyi anlamış, anlatmış bir ulus diye ün kazanmıştır. İşte, La Bruyère’in bir sözü: “Kadınların herşeyi aşırıdır: ya erkeklerden çok daha iyi, ya da çok daha kötü olurlar.” Bu ortalama bir söz. Ama mizahcı Courteline’in gözlemi galiba çok yerinde: “Kadın kendisi için yaptıklarınızı görmez, yapmadıklarınızı görür.” Buna yanlış diyecek erkek çıkmaz sanırım! Yapılanları görmemek, ama yapılmayanı görmek, göstermek kadınların başlıca niteliği. Galiba kadın olmak böyle davranmayı gerektiriyor.
İşte bir başka Yunan yazarı, Menandre, İsa’dan üç yüz yıl önce şu sözü söylemiş: “Toprakta denizde bir sürü vahşi hayvan yaşar, ama içlerinde en yırtıcısı kadındır.” Menandre’ın da öteki Yunanlı yazarlar, şairler gibi kadından çok, ama çok çektiği anlaşılıyor. İki bin yıldan fazla bir zaman önce söylenen bu söze bugün de katılacak pek çok yirminci yüzyıl erkeği yok mudur?
Galiba bir yanlışlık var, o da şurda, erkekler kadınları kendi kafalarına göre kuruyor, yaratıyor. Kadınlığın gerçeğini görmek istemiyor. Bazı gerçekçiler de var, bunlar da kadın gerçeğini büsbütün ortadan kaldırıp, kadını “anonim” bir kişilikle görmeye çalışıyorlar: Plutarkos “Mumlar sönünce her kadın aynıdır” dememiş mi? Bu, işin avuntusu. Olmaz tabii. Her kadın aynı olmaz. Ama Plutarkos bu sözü bazı kadınlardan öç almak duygusuyla söylemiş olmalı.
Kadın bu. Sonsuz bir konu. Uzar gider sayfalarca. En doğru sözü bizim Ahmet Rasim söylemiş: “Kadın, sensiz de yaşanmaz, seninle de yaşanmaz” demiş çıkmış!..
Kaynak: Oktay Akbal, “Konumuz Edebiyat”, Varlık Yayınevi, İstanbul, 1975.