Yazar: A. Figen Yılmaz
Bir yaratıcılıktır gidiyor. 7’den 70’e herkes, bir şey yaratma peşinde. Nedir o? Nasıl olur? Neye yarar? Bu sorular uzatılabilir; ama hepsinin ortak yanıtı şudur: Yaratıcılık, “iyi” bir şeydir.
Yaşamın her alanında yaratıcı olmak mümkünse de her zaman gerekli olmayabilir. Örneğin, elektrik faturanızı öderken yaratıcı olmanıza gerek yoktur; belli bir prosedüre uyarsınız. Öte yandan, reklamdan satışa, mutfaktan salona, resimden şiire, piknik sepetinden çiçek buketine, pek çok konuda yaratıcılığınızı kullanabilirsiniz. İş dünyasında da yaratıcılığın karşımıza çıktığı yerler çoktur. Bunlar arasında belki de en sık ve ortak alan, karar anlarıdır. Peki karar verirken nasıl yaratıcı olunur?
Yaratıcılık konusuna, genel yazı tekniğine uyarak, bir tanımla başlayalım. Yaratıcılık, içinde bulunduğumuz ya da karşı karşıya olduğumuz durum hakkında özgün ve imgeleme dayalı bakış açıları geliştirme sürecidir. Şirketler açısından bu sürecin önemi nedir derseniz, yaratıcılık olmadan, şirketler hiçbir zaman değişemez ve çalışanları ilerleme kaydedemezler. Yaratıcılık, şirketlerde bireysel davranışın önemli bir boyutunu temsil eder.
Yeni bir ürün ya da hizmet icat etmek, mevcut bir ürün ya da hizmet için yeni bir kullanım alanı bulmak, bir sorunu çözmek ya da bir tartışmaya son vermek, yaratıcı davranışlara örnektir.
Ne yazık ki yaratıcılık, başlatma ve bitirme noktaları olan mekanik bir süreç değildir. Bazı insanlar, diğerlerine göre daha yaratıcı olurlar. Hiç kimse her zaman yaratıcı olamaz. Şirketlere düşen görev, çalışanlarını günlük iş temposunun karmaşasında yaratıcı olmaya yöneltmek; sürekli yenilikçi yaklaşımlarla yaratıcılık için gerekli desteği sağlamaktır.
Yaratıcılığın gelişim sürecini bilmek, yaratıcı girişimlerinizde yardımcı olabilir. Tüm dünyada genel kabul gören yaratıcılık süreci şöyle işler:
Hazırlık
İlk adım hazırlanmaktır. Hazırlık, bir şeyin olması için bir köşeye oturup beklemek değildir. Çabalamayı gerektiren aktif bir süreçtir. Örneğin, pek çok yazar, yeni deneyimler yaşamak ve farklı insanlarla konuşmak için uzun gezilere çıkar. Yaratıcı çalışma için eğitim şarttır. Bir opera sanatçısı, bir ses hocasının denetiminde eğitim görür; bir bilimadamı, saatlerce laboratuvarda çalışır; bir aktör, drama derslerine katılır; hepsi, yaratıcı aktivitelere hazırlanır. Yaratıcı karar vericiler de bir kararı kuşatan konuları dikkatle inceler; yeni fikirlerin ve alternatif görüşlerin uçuştuğu, beyin fırtınası türünden grup toplantılarına katılır.
Kuluçka
Yaratıcılığın ikinci aşaması olan kuluçka, genellikle bilinçaltında olan düşünce ve fikirlerin ortaya çıkması için tanınan süreyi ifade eder. Bu aşamada kişi, dikkatini doğrudan soruna yöneltmez. Deyim yerindeyse “sorunu uykuya yatırır” ve arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirir ya da bisiklete binmek, dağa tırmanmak gibi hobilere yönelir. Bu arada, sorunla ilgili fikirler kişinin beyninde olgunlaşır ve belki de yeni fikirler oluşur. Sonuçta, yepyeni bir fikrin, kararın ya da performansın ortaya çıkması beklenir. Bu yaratıcı patlama, biçimi ne olursa olsun, “sezgi” olarak tanımlanır.
Sezgi
Sezgi, hazırlık ve kuluçka sonucunda ortaya çıkan dönüm noktasıdır. Bir yönetici düşünün. Kendisine iki değerli elemanından birini bütçe yetersizliğinden dolayı işten çıkarması emrediliyor. Yönetici, iki elemanını da elinde tutmanın bir yolunu arıyor. Bulabildiği tüm bütçe bilgilerini ve çalışanlara ilişkin performans raporlarını inceleyerek işe başlıyor; başka bir deyişle hazırlanıyor. Sonra olan bitenin bir kez daha üzerinden geçmek üzere arkadaşlarıyla sinemaya gidiyor. Bir anda, belki sinema arasında, sinemadan sonra tatlı yerken ya da ertesi gün işe giderken, iki çalışanını da kurtaracak bir strateji aklına geliyor. İşte bu algılama, sezgidir.
Onaylama
Yaratıcı sürecin son aşaması onaylamadır. Bu aşamada sezginin geçerli olup olmadığına karar verilir. Yukarıdaki örnekte, yönetici, aklına gelen fikri patronuna sunmak durumunda kalabilir. Patronu, fikri kabul edip onaylarsa uygulamaya geçilebilir. Fikir kabul edilmezse, yöneticinin yeni fikir ve stratejiler geliştirmesi gerekir. Benzer biçimde, bilimadamları icatlarını laboratuvarlarda test etmeli; yazarlar da çalışmalarını editörlere onaylatmalıdırlar. Bütün bu kontroller, birer onaylamadır. Tabii, pek çok onay sisteminin de kendine has eksiklikleri olabileceği unutulmamalıdır.
Yaratıcı kararlar alabilmek, pazardaki konumunuzu güçlendirir; şirketinize ayrıcalık kazandırır ve rekabet avantajı yaratır. Hem yönetim kadrolarının, hem de çalışanların, yeni ve farklı bakış açıları geliştirmeye çalışmalarında büyük fayda var!
Kaynak: Moorhead, Gregory ve Griffin, Ricky W., Organizational Behavior: Managing People and Organizations, Third Edition, Houghton Mifflin Company, USA, 1992.