Yazar: Sandra Zimmer
İnsanın duygusal enerjisi, ya azalır ya da artar. Enerjiniz azaldığında, korku, endişe, öfke ve üzüntü gibi olumsuz duygulara kapılırsınız. Ama enerjiniz arttığında, heyecan, neşe, sevgi ve güç gibi olumlu duygular hissedersiniz.
Bu makalede, kaygı ve heyecan ikilisine odaklanacağız. Kaygı, artık gücünüzün kalmadığını, olasılıkların sınırlı olduğunu ve işlerin büyük ihtimalle kötü gideceğini düşündüğünüz azalma durumudur. Heyecan, eyleme geçme enerjisine sahip olmayı ve yeni olasılıklar yaratmayı kapsayan artma durumudur.
İster toplum önünde konuşma, ister fikirlerinizi bir toplantıda paylaşma, ister bir grupta yeni insanlarla tanışma, isterse bir iş görüşmesi yapma konusunda endişeli olun, kaygı, enerjinin, artışın ve heyecanın başlangıcı olabilir. Kaygıyı kullanmanın sırrı, dikkatinizi gerilime odaklama şeklinizde saklıdır.
Şunu deneyin. Rahat bir şekilde oturun ya da yatın. Birkaç derin nefes alın ve burnunuzdan girip çıkan havayı takip edin. Bu, dikkatinizi bedeninizde toplamanızı sağlayacaktır. Sonra, geriliminize odaklanıp bunun kötü birşey olduğunu düşünmek yerine, gerilime odaklanıp bunu tam olarak hissedin. Başka bir deyişle, gerilimi hissedin ve derinine dalın. Zihinsel odağınızı, en yüksek kaygıyı hissettiğiniz beden alanınıza yöneltin. Bunu duyguların sonuna kadar takip edin, birdenbire bir değişim olacaktır! Gerilim çözülecek; şimdi kendini özgür ve enerjik hisseden bir iç alan açılacaktır.
Büyük ihtimalle, sandalyenizden ya da yatağınızdan sıçrayarak kalkacak ve birşey yapmak için adeta yarışacaksınız. Kaygı gerilimi yerini heyecana bırakır bırakmaz, genellikle büyük fikirler üretirim. Harika birşey!
Mesele, korkuyu hissetmemek ve işi ne olursa olsun yapmak değildir. Gerçek sihir, korkuyu hissetmek, korkuyu hissetmek ve korku heyecana dönüşünceye dek onu hissetmeye devam etmektir. Böylece, işi yapmak için can atacaksınız; çünkü, yapmak isteyeceksiniz.