Yazar: Betsy Otter Thompson
Çocukken, bir Nabisco ürünü olan Hayvan Krakerler çok çabuk dikkatimi çekmişti. Krakerlerin tadını, dokusunu ve görünümünü severdim. Ayrıca, paketlerine bayılırdım. İster kraker dolu, isterse boş olsun, her kutu, kendi başına bir hediye idi. Birbirinden farklı olan bu hayvanların her birinin özellikleri aklımı kurcalardı. Birine uzandığımda, karşılaşacağım yaratıcı görüntüyü asla bilemezdim: fil, kaplan ya da kanguru. Hatta, yetiştikleri yeri ve farklılıklarının ne olabileceğini düşünürdüm. Krakerlerin kırık ya da dilimlenmiş olması benim için önemli değildi; paketin toplamına takılır kalırdım.
Kendimizin de insan soyu içinde ne kadar çeşitli ve çekici olduğumuzu unuttuk mu? Muhteşem benzersizliklerinden dolayı balıklardan, kuşlardan ve hayvanlardan zevk alırız. Neden aynı şeyi kendimiz için yapamıyoruz? Biz de renk, şekil ve seslerimiz ile eşsiz değil miyiz? Ve büyüme sürecimize uygun özel yaşam alanlarımız yok mu?
Hiç kimse file, neden daha çok opossuma benzemiyorsun, demez. Hiç kimse gergedana, neden kuş gibi ötmüyorsun, demez. Hiç kimse dağ sıçanına, neden bir at gibi koşamıyorsun, demez.
Hepimizin, uyarılara tepki veren beyinlerimizin yanı sıra çarpan kalplerimiz ve çalışan vücutlarımız var. Bir hayvan saldırıya uğradığında, hayatta kalabilmek için elinden geleni yapar. Bir insan aynı şeyi yaptığında neden şaşırırız? Hayvanlar içgüdülerini takip ederler; biz de. İstediğimiz renkte, şekilde ya da ortamda kendimiz olma hakkına sahip değil miyiz?
Dünya küçülüyor. Kıtalararası iletişim, her yere ulaşım imkanı ve sonu gelmez nüfus artışı, yalnız kalmayı imkansız kılıyor. Kabullenme olmadan uyum içinde yaşamamız nasıl mümkün olabilir? O yöne mi gidiyoruz? Evet ve hayır. Evet, çünkü daha fazla insan barış için yaşıyor. Hayır, çünkü çoğu insan barışın kaynağını unuttu.
Barış, olumsuz farklılıkları vurgulamakla sağlanmaz. Birini haklı, diğerini haksız göstermekle olmaz. Birini iyi, diğerini kötü bilmekle olmaz. Suçu başkalarına atmakla olmaz. Barış, küçük resimde yaşanmadığı sürece büyük resimde hiç yaşanmaz. Küçük resim ise her bir insanın kalbidir.
Çevrenizdeki insanlarla barış içinde mi yaşıyorsunuz? Sorumluluk alıyor, suçu geride mi bırakıyorsunuz? İyi ve kötü etiketlerini göz ardı edip, her şeyde bir güzellik mi buluyorsunuz? Sizinkilerden farklı da olsa başka inanç ve adetlere karşı hoşgörülü müsünüz?
Hedef, doğru dine, doğru inançlara ya da doğru milliyete sahip olmak değildir. Hedef, sahip olduğumuz arkadaşları sevmek ve bize sunduklarını keşfetmektir. Bunu yapmadıkça, daha büyük olan resmi göremeyiz.
Hayvan krallığı, evrimleşmek üzere tek başına bırakıldığında mükemmel işler. Evet, ormanda ölüm vardır; ama aynı zamanda düzen de vardır. Kabullenme ve işbirliği vardır; en azından insan bu dengeyi bozana kadar. Ve biz bu dengeyi bozduğumuzda, kendimizinkini de bozmuş oluruz.
Hayvan, buraya geldiğinde amacına uygun bir paketle gelir. Bizim de yaptığımız bu değil midir? Önemli olduğunu hissettiğimiz şeyler için yeteneğimiz, yüreğimiz ve zekamız yok mudur?
Çevremizdeki tüm seçenekler aynı sebep için yapılmıştır: kalbin sevme kapasitesini artırmak. Evet, seçenekler farklıdır; ama işe yarıyorsa, neden fark etsin ki? Klonlarla dolu olan, nezaketin atalete yol açtığı ve tek motivasyonumuzun mücadele etmek olduğu bir dünyada mı yaşamak isteriz? Yoksa, bireysellikle dolu olan ve takdir, hoşgörü ve işbirliği sayesinde barışın sağlandığı bir dünyada mı yaşamak isteriz?
İyileşme, her birimizle başlar; bu ya da o liderle değil. Liderler, yalnızca kitlelerin içindeki hareketi dışa vururlar. Birbirimizi olduğumuz gibi sevip kabul ettiğimizde, liderler eşsizliğimizi yansıtacaklardır.