Yazar: Defne Sertel
“Hayatına ne anlam katıyor?”
Bu aralar çevremdekilere, aklımda dolanan bu soruyu soruyorum. Başkalarıyla paylaşarak sorunun keskinliğini yumuşatmaya çalışıyorum sanırım. Aldığım cevaplara gelince... Kimisi için motosiklet ile hız yapmak, kimisi için ailesiyle birlikte olmak, kimisi için çocuğuna duyduğu sevgi, kimisi için sevgilisiyle beraberliği, kimisi için sanatsal bir faaliyette bulunmak, kimisi için lösemili çocuklara yardım, hayatına anlam katıyordu. Bu arada kimisi üzerinde kafa yormaya gerek duymayıp gülümseyerek “aybaşı ve aldığım maaş” ya da “akşam olunca uyumak” şeklinde cevapladı soruyu... Bankacı bir arkadaşım ise “hafta sonu içmek” dedi yarı şaka yarı ciddi.
Soru üstünde “bir düşüneyim” diyenler de oldu, “bilmiyorum” diyenler de... Hatta “aman ne sorguluyorsun, yaşayıp gidiyoruz işte” diyen de... Bir arkadaşım da filozofça “yaşam, bir anlam arayışı değil, bir arzudur” dedi. Kabulümüzdür, olur tabii.
Anlam Kayması
Böyle bir soru aslında cevabı olan kişiler için anlamlı. Yoksa otopark girişinde bilet kesen bir amcaya sorsam küfür gibi algılayabilir. Bazıları için yaşamak zaten hayatın anlamı. Daha bunun sorgu suali anlamsız.
Kimileri içinse rahatsız edici bir soru. “Ne anlamı var ki zaten?” deyip tembelliğe sığınanlar ya da hayatın anlamını alkol eşliğindeki geyik muhabbetlerinde arayanlar için özellikle. Hayatın anlamı bir yerde kaymış. Belki keskin bir uçurumdan yuvarlanmış.
Anlam Arayışı
Bazı dönemler oluyor, hayat zaten anlamlı geliyor, sorgulamıyor insan. Bazen de -özellikle sıkı buhranlar ya da önemli karar verme aşamalarında- “ne anlamı var yaşamın?” diye soruyor. Birkaç yıl önce gerçekten “bilge” bir arkadaşıma soruvermiştim yine böyle apansız hatta bilinçsizce. Ve arkadaşım da “Sanırım ne istediğini bilmekte. Yani insan amacını bilmeli, dürüstçe ortaya koymalı” dedi. “Bu para da olabilir. Kendisini neyin tatmin edeceğini bilmeli ve ona ulaşmak için yol çizmeli.”
O zaman bana biraz fazla “net” bir cevap gibi geldi. Zaten ne istediğimizi bilerek yaşamıyor muyduk? Biraz düşününce çoğumuzun, toplumun genel isteklerini kendi arzumuz olarak kabul ettiğini fark ettim. Tıpkı “nasılsın?” sorusuna daima “iyiyim, sen nasılsın?” diye cevap verdiğimiz gibi ezberdendi arzularımız da belki, kim bilir. Ya da aklın yolu birdi ve herkesin isteği de belliydi işte: İyi maaşlı bir iş, bir ev, bir araba, iyi bir eş ve (mümkünse erkek) çocuk. Türk’ün ideal ihtiyaçlar piramidi!
Ama kendi isteklerinin farkında olanlar var ve bu kişiler “hayatına ne anlam katıyor?” sorusuna da yürekten, özgün ve tereddütsüz cevap veriyorlar. Ne istediğini bilmek ve ona ulaşmak için çabalamak; galiba hayatın anlamı gerçekten bu noktada gizli.