Yazar: Hüseyin Adanalı
Birçok erkek gibi alışveriş yapmaktan pek hoşlanmıyorum.
Hele bir de hafta içi yaşanan yoğun iş temposunun ardından hafta sonu gelip çattığında kabarmış alışveriş listesi önüme geldiğinde “alışveriş yapma” fobim kabus gibi üzerime çöküyor.
Afakanlar basma mertebesine ulaşan bu sıkıntının “son zamanlarda gittikçe artan oranda AVM’lerden alışveriş yapma alışkanlığımla” bir ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden de insanların yoğun olduğu ve birbiriyle etkileşim kurmadan duyarsızca hareket ettiği bu gibi kapalı ortamlara gitmekten, oralarda zaman geçirmekten ve alışveriş yapmaktan mecbur kalmadıkça kendimi sakınmaya çalışıyorum.
Neden AVM’ler bana bu kadar sıkıcı geliyor sorusuna kendimce şu yanıtları veriyorum: Öncelikle bu mekanlarda alıcılar ve satıcılar arasında ya hiç etkileşim olmuyor ya da orada soluduğumuz hava, etkilendiğimiz aydınlatma gibi suni oluyor. Diğer yandan AVM’lere giriş ve çıkışta yaşanan trafik keşmekeşini, anlamsız güvenlik kontrolünü ve tüm mekan boyunca uğuldayan ve insanı yoran gürültüyü şöyle bir hesaba kattığımda zaten az olan alışveriş yapma enerjimin niye dibe vurduğunu daha iyi anlayabiliyorum.
Her ne kadar İstanbul başta olmak üzere birçok büyük şehirde her 500 metrede bir AVM inşa edilip tüm bilindik markalar buralara konuşlanıp insanlara “buralardan alışveriş yapın” telkini yapılsa da hala alışveriş yaparken nefes alabileceğimiz hatta enerji ile dolabileceğimiz klasik çarşıların mevcut olmasından dolayı ne kadar memnun olduğumu söylemeden geçemeyeceğim.
Bizlere, “özgün alışveriş” deneyimini yaşatacak klasik çarşılar nerede derseniz; İstanbul’da Mahmutpaşa, Kapalıçarşı, Mısırçarşısı ve Kadıköy Çarşısı’nı özellikle de cumartesi günleri tam bir cümbüş havasında insana yaşattığı zevki ile hatırlatmak isterim. Bunların dışında, ülkemizin hemen her şehrinde böyle bir çarşıyı bulabiliriz. İsterseniz bu çarşılarda yaşananları şöyle bir anımsayalım.
Bu çarşıların bana neden cazip geldiğinin arkasında yatan iki faktörden bahsederek konuya giriş yapayım: İnsanı rahatsız etmeyen karmaşanın harmonisi ile samimi insan ilişkileri. Buralarda insanlar otantik figürler taşıyan dalgalı bir denizde bir o yana bir bu yana salınarak keyif içinde alışveriş yapmanın ince zevkini tadıyorlar. Dışardan bu devinimi seyrederken yurdum insanının bilimum manzarası ile karşılaşıyor adeta deniz tutmuşa dönüyorsunuz. Bir yanda eli paketlerle dolup taşan, kendini zor taşıyan şişman kadınlar, diğer yanda yürümekten tükenmiş annesine isyan eden çocuklar. Öbür yanda küçük iskemlelere oturmuş köpüklü kahvesini höpürdeterek içen, yaşlı, her haliyle emekli olduğu anlaşılan amcalar, hemen arkalarında yorgunluklarını buz gibi bir limonata ile atmaya çalışan ve kendi aralarında sohbet eden tezgahtarlar. Herkes bu karmaşanın yarattığı kendine has bir uyum içinde hareket ederken adeta kendilerine biçilen görevi büyük bir özenle yerine getiriyorlar. Dükkan sahipleri ve tezgahtarları tüm yaratıcılıkları ile sizi alışverişe davet ederken, bu çabaya şahit olan konu ile alakalı alakasız herkesin yüzünde doğal bir gülümseme beliriyor. Toplumun her kesiminden vatandaş aynı anda aynı tezgahta buluşup birlikte alışveriş yapma şansını buluyor. Bu çarşılarda bulunan mal çeşidinin haddi hesabı yok. Ne kalitede, ne fiyatla ne arasan hepsi burada.
Günümüzde herşey modernleşiyor. Modernleşme birçok şeyin özgünlüğünü alıp götürüyor. Ancak henüz klasik çarşılara modernleşme uğramıyor. İyi ki de uğramıyor. Hala birçok şey çocukluk günlerimizde olduğu gibi. Herşeyin daha doğal, daha içten ve daha özgün olduğu o günlerdeki gibi.
Her ne kadar klasik çarşılara özenip ona benzemek için birşeyler yapmaya çalışsa da yapılan birçok şey çağın icadı AVM’lerde sakil duruyor. Buralarda alışveriş keyfini bulmak doğal olarak imkansız hale geliyor. Günlük koşuşturmanın bir sonucu ve zaman sınırlılıkları nedeniyle kaçınılmaz olarak buralara gitmek ve alışveriş yapmak durumunda kalınıyor olabilir. Ancak insan kendi doğasına uygun ortamda benliğini buluyor ve kendini rahat hissediyor. Tıpkı ormanda, deniz kıyısında yaşadığının farkına varması gibi.
Doğal hayat yalnızca ormanlara, denizlere, hayvanlara sahip çıkarak korunmuyor. İnsanoğlu sosyal bir varlık. Hemcinsleriyle olumlu etkileşim kurdukları, birlikte samimi ve içten bir şekilde paylaşımda bulundukları alanlara her daim ihtiyaç duyuyor ve bu ihtiyaç her geçen gün daha da artıyor. Bu yüzden bizlere hayat enerjisi yayan mekanların başında gelen klasik çarşıları korumak, yok olmaması için sık sık buralara gidip esnaftan alışveriş yapmak geleceğimiz ve çocuklarımızın geleceği için çok önemli.
O zaman neden duruyoruz! Elimize filelerimizi alalım, cumartesi günü ilk iş çarşıdan alışveriş yapalım.
*Bu yazı, Yenibiris.com sitesinden alınmıştır: http://www.yenibiris.com/KariyerKilavuzu/Oku.aspx?ArticleID=8187