Yazar: Gina Gardiner
İster eşiniz, ister genç çocuğunuz, isterse meslektaşınız ile birlikte çalışıyor olun, ilke aynıdır. Neyi nasıl söylediğiniz, sesinizin tonu, kullandığınız sözcükler ve söylediğiniz şeylerin zamanlaması, diğer kişiyle aranızdaki boşluğu büyütme, diğerlerini dırdırınızı mantıksız bulma konusunda serbet bırakma ya da düşündürme kapasitesine sahiptir.
İşlerin farklı olmasını istiyorsanız, eski davranış şekillerinizi değiştirmek zorundasınız. Kendinizi dinlemek ve konuşmanızın karşı tarafta neleri tetiklediğini anlamak, farklı bir gelecek yaratmada yaşamsal bir adımdır. Bu makale, işkolikler ile eşleri arasındaki ilişkiye odaklanıyor; ama, bu ilkeleri her tür ilişkide kullanabilirsiniz.
İşkoliklerin eşleri, genellikle ihmal edildiklerini düşünürler; eşlerinin gözünde işten sonra geldiklerine inanırlar. Eşlerinin bir ekip üyesini dinlemek için çok daha istekli olduklarını düşünürler. “Beni yeterince sevseydi, benimle vakit geçirmek isterdi.” Eşlerinin kendilerinden saatlerce uzakta kalmasını sevgi eksikliğine bağlarlar. Kızgınlık ve yalnızlık hissine yenik düşerler. Eşleri eve geldiğinde, kızgınlıkları taşar, neler hissettiklerini paylaşırlar ve karşılıklı suçlamalar başlar.
Kaynağımız olmadığını hissettiğimiz anlarda kullandığımız çoğu strateji gibi bu da son derece verimsizdir. Bu strateji nadiren işe yaramasına rağmen, çoğu eş (ve ebeveyn), başarısız olacağını ve pazarlığa kadar gideceğini bile bile dırdır etme moduna geçer. Einstein, deliliği, işe yaramayacağını bile bile aynı şeyi yapmayı sürdürmek olarak tanımlar. Yine de milyonlarca insan, başarısız olacağını bile bile belli bir biçimde davranmayı sürdürür. Bu bir suçlama değil. Elimizdeki kişisel kaynaklar düşünüldüğünde, elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz. Burada amacımız, elinizde daha çok kaynak olduğunu ve bunları kullanma seçeneğine sahip olduğunuzu hissetmenizi sağlamak.
Sık tekrarlanan başarısızlığın nedenini anlamak için, bir adım geri atıp neler olup bittiğine iyice bakmanız gerekir. Aslında neler olduğunu anlamak, size farklı davranma fırsatı verir.
Çoğu işkoliğin işkolik olmasının nedeni, derinlerde bir yerde hissettikleri ihtiyaçtır. Çoğu, kendilerine özgü bir başarı tanımına sahiptir ve pek çok insanın başarılı olarak nitelendirdiği noktanın ötesine geçerler. Bazıları için, harekete geçirici unsur, başarının çekiciliğinden ziyade başarısızlık korkusudur. Çocuklukta başlayan zayıf özsaygı, başkaları için birşey yaparak kendini önemli hissetme ihtiyacı ya da kendi değerinin dış dünya tarafından onaylanması, insanların kendilerini iş yaşamlarında kişisel yaşamlarına göre daha güvende hissetmelerinin ana nedenleridir.
Eşinizi iyi tanıyorsunuz. Onu neyin harekete geçirdiğini düşünün. Ebeveyni, kardeşleri ile olan ilişkilerini ya da okuldaki ilişkilerini düşünün.
Eşler, genellikle belli bir ses tonuna ya da başarısız olduklarının söylenmesine orantısız yanıt vereceklerdir. Bu, genellikle gelişme yıllarında oluşan ve derinlerde bir yerde bulunan bamtellerine basar. Dırdır etmek, bu kişilere ne kadar hayırsız olduklarını söyleyen bir ebeveyn ya da onu küçümseyen bir öğretmen ya da sınıf ile eşanlamlıdır.
Önümüzdeki birkaç günde yalnızca kendinizi dinleyin. Kendinizi karşı tarafın yerine koyun ve nasıl tepki vereceğinizi düşünün.
Kendinize karşı dürüst ama yapıcı olun. Bu bir suçlama değildir. İşlerin neden ters gittiğini daha iyi anlamak ve hem kendiniz, hem de eşiniz için yapıcı bir yol bulmak üzere elinizden geleni yapmaktır. Bir kazan-kazan çözümü bulmak, her zaman en iyisidir. Konuyu sizinle onların işi arasında bir rekabete dönüştürmek risklidir.
Önümüzdeki günlerde eşinizle konuşurken nasıl davrandığınıza bakın. Gerçekten kontrol edebileceğiniz tek kişi kendinizsiniz. Gerçekten ne istediğinizi düşünün. Eşinizle olan ilişkinizi daha iyi yönde değiştirmek istiyorsanız, onun değişmesini beklemek, istediğiniz sonucu vermez. İşleri daha iyi yönde değiştirmek için, kendi kontrolünüzdeki tek kişiyi değiştirme kararı almalısınız. O da SİZSİNİZ.
Bir konu ortaya atarken konuşma biçiminizi ve konuları belirtme şeklinizi düşünün. Eşiniz işten yorgun argın geldiğinde ona saldırmak, onun ne kadar mantıksız olduğunu söylemek için muhtemelen en uygun zaman olmayacaktır. En azından, sizi gerçekten dinlemesini istiyorsanız... Konuşmayı kafanızda tekrarlayın ve farklı bir biçimde yapmayı planlayın. Genel kural olarak, onlar hakkında ne hissettiğiniz ile davranışları arasında ayrım yapın. “Seni çok seviyorum; ama …… çok zoruma gidiyor.” Sakin olun ve bunu bir puan toplama egzersizi gibi görmeyin.
Yaklaşımınızı değiştirmek, zamanla bir fark yaratabilir. Gerçekçi olun; ilişkiniz uzun zamandır sallantıda ise yeni bir stratejinin işe yaraması zaman alacaktır.