Yazar: Adnan Erdoğmuş
Makale: “Ayşegül Nerede?”, Adnan Erdoğmuş
Kitap: “Sosyal Politika Dersleri”, Prof. Dr. Ömer Zühtü Altan, Anadolu Üniversitesi yayınları.
Makale: Sevgili Kitap, okullar tatile girdiğinde babalarımız hayatı öğrenelim diye bizleri bir tanıdığımızın yanında işe koyar; yazıhane kâtipliği, marangoz çıraklığı yapardık. İş hayatıyla tanışmamız kısa pantolonlu günlerimizden başlar, aldığımız haftalıklar Mr. No’nun maceralarına yatırılırdı. Bu arada kız kardeşlerimize düşen, ananın bahtı kızına, ev işlerine ortak koşmak, kapı eşiklerinde toplanıp evcilik oynamaktı. Onların tedrisatı Ayşegül Küçük Anne’ydi. Resimli romanların her şeyi resmettiği yıllar. Bugün de kız çocuklarımız “Barbie”lerini giydirmekte, oğullarımız “Monopol” oynamaktalar; “Haydi Kızlar Okula,” sonra tekrar eve kapanmaca. Kadın ve erkeğin, çocukluktan başlayan toplum içindeki bu farklı rollerini neye bağlamalıyız?
Kitap: Sevgili Makale, kadınların aile ve sosyal yaşam içindeki konumları ve yerine getirmeleri beklenen davranışlarının erkeklerden daha farklı olması, büyük ölçüde kadın ve erkeğin aile ve sosyal yaşam içindeki iş paylarının tarihsel köklerinde aranmalıdır. Toplum tarihçileri, göçebe olarak yaşayan avcı-toplayıcı toplumlarda, kadının aile içindeki iş payının daha çok ve önemli olduğunu yazarlar. Cinsler arasındaki o dönemin sosyo-ekonomik koşullarına dayalı işbölümü, kadın ile erkeğin aile ve toplum içindeki konum ve davranışlarına yansıyarak, toplumdaki değerler sistemini biçimlendirmiştir.
Makale: Peki, geçtiğimiz yüzyılda peşine takıldığımız izm’ler bile bu ayrımcı rolleri neden fazla değiştiremedi? Komünist düzende kadınlar ancak yoldaşların Ana’sı olabildi; kapitalist hayatta ise Yurttaş Kane’lerin CEO’luğuyla şekillenen günümüz tüketim toplumunun ikonları olarak vitrine kondular. Feodal düzen, post-modern hayat, sonuç neden fark etmemekte?
Kitap: Yerleşik yaşam ile birlikte değişim ekonomisi doğmuş ve ticaret başlamıştır. İnsanların doğaya, zenginliklere egemen olma çabaları orduların kurulmasına, istilalara, savaşlara yol açmıştır. Fiziksel güç ve üstünlüğü geçerli, hatta onun da ötesinde gerekli kılan tüm bu oluşumlar, kadın ile erkeğin önce aile, daha sonra da toplumsal yaşam içindeki yerlerini etkilemiştir. Avcılık, madencilik, üretim araçlarının yapımı ve kullanımı, çobanlık, balıkçılık, askerlik gibi bedensel güç gerektiren işleri erkekler; yemek, temizlik, çocuk bakımı, ev gözetimi, dikiş nakış gibi özen, sabır ve duyarlılık gerektiren işleri kadınlar üstlenmiştir. Böylece erkekler önce ekonomik sistemin, daha sonra da kurulu düzenin temel taşıyıcısı; kadınlar ise erkek işgücünün tamamlayıcısı, yardımcısı konumuna sürüklendiler.
Makale: Hayatın iç yüzünde kalsın ya da iş yüzüne taşmış olsun, kadınlar için hep yardımcı roller, fırsat eşitsizlikleri söz konusu. Overlokçu da olsalar, plazadaki kübiğinde de otursalar iki iş arasında evi aramakta: “Çocuk yemeğini yedi mi?” “Gömlekler ütülendi mi?..” Dış işlerinde yer bulmaya çalışırken, içişleri bakanlığına devam etmekteler. Zira kentli kocalar olarak henüz mutfakta bir salata doğramak, çocuk bakımında bir salıncak sallamak boyu mesafe kaydedebildik. Bir işe girseler de bu hengamede nasıl ayakta kalacaklar?
Kitap:Kadınlar hukuk, siyaset, örgütlenme, eğitim hizmetlerinden yararlanabilme gibi alanlarda olduğu gibi, bir işe girebilme, o işi ellerinde tutabilme, işlerinde ilerleyebilme doğrultusunda da ayrımcı davranışlarla karşılaşabilmektedir. Örneğin, kadınlar işverenlerce çoğu kez daha uysal görülerek düşük ücretlerle, uzun sürelerle çalıştırılmaktadır. Kolay yönetilir görülerek işverenlerce kayıt dışı çalıştırılıp en küçük bunalımla karşılaşıldığında hemen gözden çıkarılabilmektedir.
Makale: “Kocanız çalışmanıza nasıl bakıyor?”, “Yakın zamanda çocuk yapmayı düşünüyor musunuz?” sorularına maruz kaldıkları münasebetsiz mülakatlardan çıkabilmişlerse şayet, sanayi devrimi sonrası yaygınlaşan beyaz yakalı bürolarda sekreterlikle girdiği profesyonel kariyerlerinde, bir asır sonra, Harvard Business Review’de yakınlarda yayınlanan bir makaleye göre günümüzde Fortune 500’de en fazla ödenen tepe yöneticiler arasında kadınların daha ancak yüzde 6 gibi bir orana gelebildiğini görüyoruz. Türkiye Kadın Girişimciler Derneği açıklamasında ise ülkemizde icra komitelerinde kadınların yüzde 7 nispetinde yer aldığı belirtiliyor. Çoğu aile şirketlerinden, kamuya hiç bakmayalım. Yüzümüzü kızartan bu yüzdeler, bu çağda bile neden artmıyor?
Kitap: Pek çok ülkede işsizlik oranlarının kadınlar arasında daha yüksek olması, çalışma yaşamında yer alan kadınların alt kademelerde görev yapmaları ve ortalama kalifiyelik düzeylerinin erkeklere göre daha düşük olması ayrımcı davranışlara bağlanılarak açıklanmaktadır.
Makale: Gelişmiş ülkelerde de kadın yönetici oranları düşük seyretmekte, mevkiler mevzi olmuş, kolay terk edilmemekte, Batı Yakası’nda da iş mahkemeleri, cinsiyete bağlı düşük ücret davalarına bakmakta.
Kitap: Cinsel kökenli ayrımcı davranışlarla kadınlar açık ya da örtülü olarak karşılaşabilirler. Yapılan bir toplu iş sözleşmesinde, aynı işyerinde, aynı değerde işlerde çalışan kadın ve erkek işçilerin ücret çoğalışları arasında erkeklerin lehine bir farklılığın yaratılması, açık ayrımcılığa örnek teşkil eder. Ülkemizde bazı bankalar, düzenledikleri müfettişlik sınavlarında başarılı olsalar bile, işin geceleri çalışılmasını ya da sık ve uzun seyahatlerin yapılmasını gerektirdiğini öne sürerek, erkeklerle aynı koşullara sahip kadın adayları işe almamaktadır. Eğer ülkemizde binlerce ebenin her mevsimde, günün her saatinde köy kasaba dolaşarak görev yaptıkları düşünülecek olursa, böyle bir gerekçenin haklı bir dayanağının olmadığı görülür.
Makale: Kadınsız bir hayatı düşünememekteyiz. Ama anlaşılan, iş konuşmaya gelince, hiç işimize gelmiyor.
Kitap: Günümüzde örtülü ayrımcılığın, açık ayrımcılığa göre daha yaygın bir uygulama alanı bulunduğu kabul edilmektedir. Örneğin, ülkemizde zorunlu temel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çok büyük bir bölümü kadındır. Ancak, bu okulların yönetim kadrolarına bakıldığı zaman, kadınların çok düşük bir oranına müdür olarak okul yönetimlerinde görev verildiği görülür. Bu çelişki bir rastlantının değil, örtülü bir ayrımcılığın yansıması olarak gösterilebilir.
Makale: Erkekçe konuşalım: Yoğun çekişme odaklı Mr. No perspektifinin sürüklediği iş dünyası, insanlığı kaynakları sömürülmüş coğrafyalarda yol açtığı çatışma ve kıtlık, gelişmiş ülkelerde ihtiyacının ötesinde pompaladığı sahte bolluk içerisinde, salt mutsuzluk ve tatminsizliğe sürüklemekte; son global krizde de görüldüğü üzere, dünyayı toplu iflaslara götürme riskini fazlasıyla taşımakta. Bütün araştırmalar, kadınların işgücü yönetimine aktif katılımının, pozitif yaklaşımları nedeniyle verimliliği artırdığını ortaya koyuyor. İş hayatında başarının yeniden tanımlanması, adil, paylaşımcı refah anlayışının yerleşmesi, kadınların yönetimde daha fazla yer alması ile orantılı görünüyor. Serinin sonu “Ayşegül Yönetim Kurulu’nda” ile bitmeli.
(Yenibirişdünyası dergisi Kasım-Aralık 2012 sayısında yayınlanmıştır.)