Yazar: Leylan Yener
Geçen yaz ülkemizi ziyarete gelen ve Antalya’da düzenlediği detoks programlarıyla gazetelerde geniş yer alan Hale Sofia Schatz’ın kitabını (“If the Buddha Came to Dinner”) büyük bir ilgiyle okudum. Kitap, Amerika’da Hyperion tarafından Mart 2004’te basılmış. Haziran 2005’te, Sistem Yayıncılık tarafından, “Buda Size Yemeğe Gelse – Bedeninizle Birlikte Ruhunuzu da Beslemek” adıyla Türkçeye tercüme edilip yayımlanmış.
Hale Sofia Schatz Türkiye doğumlu. Sekiz sene Türkiye’de yaşadıktan sonra ailesiyle birlikte Amerika’ya yerleşmiş. Mesleği, kendi deyimiyle “ruhsal ve bedensel beslenme uzmanlığı”. Başta, yaşadığı Boston’da olmak üzere dünyanın pek çok şehrinde, hayatında sağlıklı değişimler yapmaya kararlı kişilere ve gruplara beslenme üzerine eğitimler ve danışmanlık veriyor. Çalışmalarını beslenme, sağlık ve ruhsal farkındalık arasındaki ilişkiler üzerine odaklamış. Çok sık seyahat ettiği ve felsefelerini, geleneksel kültürel yaşamlarını incelediği Asya ülkelerinin etkisinde kalarak, kişilerin ruhsal bilgeliğe ulaşmalarında günlük beslenme şekillerinin önemini gösteren yöntemler geliştirmiş.
“Buda Size Yemeğe Gelse”, insanlara kilo verdirmeyi değil, bir yaşam biçimi sunmayı amaçlayan bir kitap. Yazar, kitaba yemek yemek ile beslenmek arasındaki farkı anlatarak başlıyor. Yemek yemeyi, tadı dışında başka birşey düşünmeden yapılan besin tüketimi olarak tanımlamış. Beslenmek ise fiziksel enerji ihtiyacımızı, zihin berraklığını, yaratıcılığı ve odaklanmayı göz önünde bulundurarak, bilinçli seçilmiş besinlerin tüketimi olarak tanımlanıyor.
Yazar, neyi, ne zaman ve nasıl yediğimizi düşünmemizi; yemek yerken kimi beslediğimizi fark etmemizi istiyor. Yediklerimizi genelde içinde bulunduğumuz ruh haline göre seçtiğimizi, çoğunlukla da ruhsal eksikliklerimizi doyurmak için yemek yediğimizi söylüyor. Eğitimlerinde, “Aslında kimi besliyorsunuz?” sorusunu sorduğu danışanlarının neredeyse tümü, bilinçaltında kendilerinin yetersiz beslenmiş taraflarını doyurmaya çalıştıklarını fark etmiş.
Kitap, beslenme şeklimizi, sadece bedenimizi değil, ruhumuzu da beslediğimizi unutmadan belirlememiz gerektiğini anlatıyor. Bunu belirlerken, vücudumuzu dinlememizi, hangi besinin vücutta ne gibi etkiler yarattığının farkında olmamızı öğütlüyor. Aslında, yazarın bize sunduğu en önemli prensip de bu: bedenin sesine kulak vermek ve seçimleri onun ihtiyaçlarına göre yapmak. Sürekli değişim içinde olan fiziksel yapımız, duygularımız, yaşımız, stres düzeyimiz, yaptığımız aktiviteler, entelektüel taleplerimiz, dışarıdaki hava gibi koşullar bizim şu anda kim olduğumuzu belirlemekte ve bu sürekli değişim bedensel ihtiyaçlarımızı da değiştirmekte. Bedenimizde dengeyi sağlamak için bu değişimlerle gelen yeni ihtiyaçları duyabilmek, bunun için de bedenimizle olan bağlantımızı her seferinde yeniden kurmak gerekiyor.
Yazar, kitabında genel sağlıklı beslenme prensipleri üzerine de bilgiler veriyor ve önerilerde bulunuyor. Bol sebze ve meyve tüketilmesi; şekerli, yağlı, tuzlu ve unlu gıdalardan kaçınılması; belli dönemlerde vücuttaki toksinlerden arınmak için detoks programlarının uygulanması, öneriler arasında. Okuyuculara kolaylık olması açısından, kitabın son bölümünde, söz konusu önerilere paralel olarak pek çok yemek tarifi veriliyor.
Hale Sofia Schatz bu kitabında sizi bir yolculuğa davet ediyor; kendinizi büyük bir özen ve sevgiyle beslemek yoluyla yapacağınız ruhsal gelişim yolculuğuna… Katılmaya ne dersiniz?