Yazar: Sean Gerrish
1737 yılında, Sanayi Devrimi'nin şafağında, Fransız mekanik dehası Jacques de Vaucanson bir başyapıt tamamladı: gerçek bir insan gibi bir flütle müzik yapabilen bir heykel. Ağzında gerçek bir flüt tutan bu gerçek boyutlu heykel, bir nota çıkarmak için mekanik akciğerleriyle enstrümana üflemekteydi. Dudaklarını hareket ettirerek üfleme gücünü ayarlayan ve parmaklarını tam olarak deliklerin üzerinde hareket ettirebilen Flüt Çalar, herhangi bir insan kadar mükemmel bir şarkı çalmak için bir dizi nota üretebiliyordu. Flütüyle tek bir şarkı çalabilen bir heykelle yetinmeyen Vaucanson, heykele 12 farklı şarkı çalabilme yeteneği kazandırdı.
Halk daha önce de Flüt Çalar gibi cihazları görmüştü ancak bu özeldi. Otomat denilen makineleri biliyorlardı ama onlardan yeterince satın alamıyorlardı. Bu tür cihazları işletmek, Avrupa'daki zengin seçkinler arasında ise bir hobi haline gelmişti. Vaucanson, kısa bir süre boyunca tuhaf cihazını görmeleri karşılığında küçük bir izleyici kitlesinin her bir üyesinden bir haftalık maaşlarına eşdeğer para aldı. Flüt Çalar’ın doğal hareketi ve davranışının karmaşıklığı o zamanlar bilinmiyordu. Sonunda Vaucanson onu ve diğer otomatlarından birkaçını Avrupa'nın diğer bölgelerinde tura çıkardı.
Ama nasıl çalışıyordu? Bir kara büyü müydü? Bir kilise yetkilisi, on yıl önce Vaucanson'un atölyelerinden birinin, dindışı olduğunu düşündüğü için imha edilmesini emretmişti; bu yüzden Vaucanson sihir gibi görünebilecek herhangi bir şey yapmaktan kesinlikle kaçınıyordu. Bir aldatmaca mıydı? Flüt Çalar’dan sadece birkaç yıl önce, görünüşe göre klavsen çalabilen bir otomat, Fransa kralı XV. Louis'yi büyülemişti. Cihazın nasıl çalıştığını öğrenmekte ısrar eden kral, bunun sadece bir kukla olduğunu ve içinde beş yaşında bir kız çocuğu olduğunu anlamıştı. Ancak eserinin bu tür bir aldatmaca sanılacağının gayet iyi farkında olan Vaucanson, dinleyicilerine Flüt Çalar’ın iç mekaniğini memnuniyetle gösterdi. O kadar akıcı ve doğal bir şekilde hareket ediyordu ki, onlara gösterdiği gibi, görünüşe göre sadece mekanik iç kesimlerine kodlanmış bir dizi talimatı izliyordu.
Vaucanson, icadını daha da meşru hale getirmek için otomatı Fransız Bilimler Akademisi'ne sunarak, “Flüt Çalar Otomatının Mekanizması” başlıklı bir tez sundu. Vaucanson, tezinde, bu fantastik makinenin nasıl çalıştığını tam olarak açıkladı. Heykel ahşap ve mukavvadan yapılmış, mermere benzeyecek şekilde boyanmış ve parmak uçlarında flüt delikleriyle sızdırmazlık sağlayacak şekilde deri kullanılmıştı. Otomatın mekanik sürücüleri iki dönel akstan oluşuyordu. Heykeli, nefes alıp verir gibi göstermek için bu akslardan biri olan krank mili, düşük, orta ve yüksek olmak üzere üç farklı basınçta hava akışı oluşturan üç körük setini pompalıyor, bu üç hava akışı, heykelin ağzını besleyen tek bir yapay nefes borusunda birleşiyordu. Cihazın diğer aksı, küçük çivilerle kaplı bir tamburu yavaşça döndürüyor, tambur döndükçe, bu saplamalar on beş adet yaylı kola bastırırken, bu kollar, zincirler ve kablolar aracılığıyla, otomatın çeşitli parçalarını harekete geçiriyordu. Kolların bazıları parmakların ve dudakların hareketini kontrol ediyordu. Kalan kollar, flüte üflemek için üç basınç aralığından hangisinin kullanılması gerektiğini ve ayrıca hava akışını değiştirmek için cihazın dilinin hangi konumu alması gerektiğini belirliyordu.
Vaucanson, çivileri dönel tambur üzerindeki doğru konumlara yerleştirerek heykeli neredeyse istediği herhangi bir şarkıyı çalması için programlayabilirdi; sofistike olsa da devasa bir müzik kutusundan biraz daha fazlasıydı. Akademi, tezini övgü dolu bir inceleme ile kabul etti. Vaucanson'un başyapıtı, o yüzyılın mucitleri tarafından onlarca yıl boyunca geliştirilen birçok otomattan sadece biriydi. Otomat popülerdi; çünkü tamamen kendi kendine çalışıyordu ve insan zekasını taklit eder görünüyordu. Flüt Çalar ve onun gibi diğerleri, Sanayi Devrimi'nin yapay olarak zeki habercileriydi: Onu mümkün kılacak materyaller ve icatlar on yıllar boyunca kullanılabilir hale geldikçe, zamanın teknoloji uzmanları ve hobi sahibi meraklıları, onları, bedenlerimizi ve zihinlerimizi kopyalamak için benzersiz insani araştırmalarda kullandılar.
Sean Gerrish, How Smart Machine Thinks, The MIT Press | Cambridge, Massachusetts | Londra, İngiltere, Çev. Murat Erenel, s.2-3