Yazar: Gary Stockman, Porter Novelli CEO’su
Cannes reklam festivali sona erdi. Güney Fransa’dan gelen büyük haber, devasa partiler (Bu yıl biraz daha sönük geçti) ya da muazzam katılım (Tahminen yüzde 40 azaldı) değildi. Büyük haber, paralı reklamdan uzaklaşılıp, entegre ve serbest medyaya doğru kayılmasıydı.
Bu yıl, Cannes festivali, ilk PR Grand Prix ödülünü verdi. Ödülü, Avustralya’nın Queensland bölgesine yönelik basit bir turizm kampanyası kazandı. Bu kampanya, doğrudan ve dijital reklam alanında da büyük ödülleri alarak benzersiz bir zafere imza attı. Sosyal medyaya ve halka dayalı entegre bir çalışma olan Obama başkanlık kampanyası da iki büyük ödül aldı.
“Advertising Age” dergisinde şöyle denildi: “Araya girme çağının bittiğinin açıkça kabul edildiği bir dönemde, Cannes reklam festivalinin en çok istenen ödülü, TV için yapılmamış bir reklama verildi. Bir PR kampanyası ise tek bir festivalde en büyük Grand Prix’yi kazanarak rekor kırdı.”
Aynı makalede “AdAge”, Akıllı Etki için kendi mantığımızı yansıtan bir temayı dile getiriyor: “Bu liste (kazananlar), bütünüyle, tüketicileri bağlamaya ve markalara ya da Obama örneğinde olduğu gibi bir harekete dahil etmeye yönelik girişimlerden oluşuyor. Ardı ardına yapılan mesaj bombardımanıyla kafalara vurmak ise terk ediliyor.”
Reklam sektörü, halkla ilişkilerin bir süredir bildiği birşeyi keşfediyor. O da şu; pazarlamacılar için inanç ve davranışları değiştirmenin en etkili yolu, insanları ilgisiz mesajlara boğmaktansa, doğru insanları doğru zamanda doğru diyaloglara dahil etmektir.
Halkla ilişkiler disiplini, önümüzdeki iletişim fırsatını değerlendirmek için benzersiz bir konuma sahip bulunuyor. Hiç kimse ilişkiler ve diyaloglar hakkında bizden daha fazlasını bilmiyor. Halkla ilişkileri bekleyen zorluk, daha az donanımlı disiplinlerin bu işe burnunu sokmasına izin vermekten ziyade, söz konusu bilginin doğuş hakkını talep etmektir.
Cannes’da reklam sektöründe yaşanan “İşte!” anını, stratejimizin doğruluğunun bir diğer göstergesi olarak kabul ediyorum.