Yazar: Alison Finch
Bazen çevrenizde insanlar olsa bile kendinizi hiç boş ve yalnız hissettiniz mi?
Öyleyse okumaya devam edin; çünkü, sizi içten içe kemiren o korkunç duyguları anlayıp onlarla daha iyi başa çıkmanıza yardımcı olacak, gerçekten yararlı bilgi ve öğütlerimiz var.
Çoğu insan, yaşamının belli noktalarında kendini yalnız hisseder ve bazıları için bu duygular öylesine kökleşmiştir ki bu durumu kişiliklerinin bir parçası olarak görürler. Oysa, böyle olması gerekmez!
Bu duygular, bazen çok bariz ve gerçek nedenlerden dolayı hissedilir. Örneğin:
- Romantik bir ilişkinin sancılı bir biçimde bitmesinin kötü etkileri
- Canlılığımızı tüketen ve sıkıcı biri olduğumuzu düşündüren kronik bir sağlık sorunu
- Verdiği vicdan azabı her geçen gün artan bir suçu sır gibi saklamak
- Karşılıksız aşk/tutku ya da basitçe içten bir cinsel ilişki isteyip de bunu gerçekleştirememek
- Umduğunuz duyguları size sunmayan, tek gecelik, anlamsız bir seks deneyimi
- Anlayışsız biriyle çok fazla şey paylaştıktan sonra hissettiğiniz hayal kırıklığı
- Yaşam zorlaştığında basitçe sığınabileceğiniz bir kimse olmaması
Muhtemelen, bu listeye kendiniz birkaç durum daha ekleyebilirsiniz; çünkü, herkesin yalnızlık deneyimi biraz farklıdır. Ama -bazı yönlerden- bu gerçek, kendimizi neden yalnız hissettiğimizi anlamanın anahtarını sunar. Ve bir kez böylesine güçlü bir duyguyu anladığımızda, ondan daha az korkmayı ve hislerimizi değiştirmek üzere birşeyler yapabileceğimizi anlamayı öğrenmek kolaylaşır.
Yalnızlık hissinin birçok nedeni olabileceğini söyledim; ama belki de tek bir gerçek neden vardır. Yalnızlık, duygu ve düşüncelerimizi güvendiğimiz ve konuyla ilgileneceğini bildiğimiz biriyle -herhangi bir nedenle- paylaşamadığımız zaman ortaya çıkar. Öyle ki bu kişi, meşgul bile olsa söyleyeceklerimizi dinleyecek kadar ilgilidir. Ne hissettiğimizi ve bunun nedenini anlamaya çalışacak kadar ilgilidir. Yalnızca sempati duyacak ya da başsağlığı dileyecek kadar değil, empati kuracak kadar ilgilidir.
Yalnız olmak ve kendini yalnız hissetmek aynı şeyler değildir. Yalnız olmak, çoğumuz için, son derece zindelik verici olabilir; ama yalnızca bir süre için. Çünkü, bu durumun sıklığı, kişiden kişiye farklı etkiler yapar. Bir kadın, küçük bir Yunan adasında birkaç kitapla birlikte yalnız başına iki hafta geçirmeyi kır yaşamı sürmek olarak değerlendirebilirken, bir diğeri, çocukları gönül rahatlığıyla okula bıraktıktan sonra evde tek başına bir iki saat geçirmeyi sıkıcı bulabilir.
Çoğumuz, yalnız geçirilen zamanları kendi tercihimiz ya da yaşamımızın “normal” bir parçası olarak düşünüp durumu idare edebiliriz. Ama çok azımız, kendini yalnız hissetmekten hoşlanacaktır.
Kendini yalnız hissetmek, genellikle çevrenizdeki insanlarla aranızda “bağlantı” olmadığını düşünmenizden kaynaklanır. Buradaki en önemli nokta, söz konusu algılamayı değiştirebileceğinizdir ve bunu yapmanıza yardımcı olacak bazı teknikler vardır.
Nedir bu teknikler? Biraz ara verelim ve önce ne yapmamanız gerektiğini söyleyelim:
- İskemlenize çöküp aşırı duygusal müzik ve aşk şarkıları dinlemeyin; “genç kızlık fantezileriyle dolu” ya da “ağlatan” filmler seyretmeyin ya da kendinizi acayip romantik bir romana kaptırmayın.
Bu aktivitelerden herhangi biri, acınızı artıracak ve kendine acıma duygusunu güçlendirecektir. Bu da dünyaya açılma ve kendiniz için birşey yapma konusunda zaten zayıflamış olan özgüveninizi iyice zedeleyecektir. Bir fantezi dünyasında gittikçe derine batmak, kaçmak değil, tuzaktır. Düşmesi çok kolay, kurtulması ise çok zor olan bir tuzak. Gerçek insanlarla gerçek bağlantılar, cesaret ve esneklik gerektirir. İncindiğinizde bile kendi içinize ulaşmak için çaba göstermeye istekliyseniz, bu gerçek insanları bulabilirsiniz.
- Bahar temizliği, uzun bir yürüyüşe çıkmak ya da -film romantik olmasa da!- sinemaya gitmek gibi “kendinizi meşgul etmek” amacıyla çok fazla tek kişilik aktiviteler planlamayın.
Her etkinlik, dünyada yalnız olduğunuz yönündeki inancınızı şiddetlendirebilir ve her zaman işlerinizi diğerlerinden bağımsız görmeye hazırlıklı olmanız yönündeki algılamanızı güçlendirebilir.
- Yıldız fallarını okumayın, tarot baktırmayın ya da falcıları ziyaret etmeyin.
Aslında, geleceği tahmin etmeye yönelik hiçbir yöntemi kullanmayın; çünkü her biri, işlerin kontrolünüz dışında gerçekleştiği fikrini güçlendirmekten başka işe yaramaz. Daha da kötüsü, belki de hiç olmayacak olayları umutla beklemenize neden olabilir.
- Kendinizi yalnız hissettiğinizde rahatlamak için bir evcil hayvana güvenmeyin.
Bir evcil hayvanınız varsa onu göz ardı edin ya da onun yaşamınıza kattığı zevkten mahrum kalın, demiyorum. Bir başka insanla gerçek anlamda samimileşmek yerine evcil hayvanınızla zaman geçirmenin, daha uzun süreli bir mutsuzluğun reçetesi olduğunu söylüyorum. Çoğu evcil hayvan, üzgün olduğunuzu hissedebilir ve sonuç olarak size daha fazla ilgi gösterebilir; ama bildiğim kadarıyla, zihninizde olup bitenleri anlayabilen ve sorunu çözmenize yardım edebilen bir evcil hayvan yoktur.
Çok sayıda “yasak” var. Peki, kendinizi daha iyi hissetmeye başlamak için ne yapabilirsiniz?
İlk adım, kendinizi en çok ne zaman yalnız hissettiğiniz konusunda net bir fikre sahip olmaktır. Aslında çevrenizde başka kimse olmadığında mı? Bundan böyle yaşamınızda özel bir yeri olmadığını düşündüğünüz biriyle seviştikten sonra mı? Ofisteyken mi?
Elbette, olasılıkların sonu yoktur. Öyleyse, bir kalem ve kağıt alıp kendinizi son derece yalnız hissettiğiniz anları düşünün. Bu durumları not edin; çünkü bunlar, olan biteni değiştirmek üzere birşeyler yapmayı planlarken size yararlı bir çerçeve sunacaktır.
İşe başlamanız için birkaç harika ipucu:
Birinci ipucu: Diğer insanlarla anlamlı diyaloglar kurmakta iyi değilseniz, bunu yapmayı öğrenin!
Havadan konuşmak ya da geçen hafta birilerinin başına gelenler hakkında dedikodu yapmak gibi yüzeysel ve anlamsız sohbetlere girmeyin. Yüzeysel sohbet, kendinizi daha kötü hissetmenize yol açabilir; çünkü bir “diyalog” yaşamanıza rağmen sizin için asıl önemli olanın halen içinizde sıkışıp kaldığını hissedersiniz.
İkinci ipucu: Çevrenize doğru insanları toplayın; sizden enerji almak yerine size enerji verebilecek birilerini.
Mevcut ilişkilerinizi düşünün: Hangi insanlar, geldikleri ana kıyasla giderken sizi daha enerji dolu bırakırlar ve hangileri kendinizi tatsız ve tükenmiş hissettirir?
Üçüncü ipucu: Zaten sevdiğiniz ve güvenmemek için hiçbir nedeninizin bulunmadığı insanlara duygusal anlamda yakınlaşın.
Aklınızdakilerin şu anda yaptığınızdan daha fazlasını paylaşma cesaretini gösterin; ama hepsini ortalığa saçmamaya ve bir başkasına “bulaştırmamaya” çok dikkat edin.
Dördüncü ipucu: Hepsinden önemlisi, asla sempati beklemeyin.
Hatta, sempati aramayın bile; çünkü diğerleri, sizin muhtaç durumunuzun onlara yansıyacağını düşünerek, büyük ihtimalle yolunuzdan çekilmek isteyeceklerdir!
Ama elbette, çözüm için başka insanlara yönelmenin sakıncası yoktur.