Yazar: Don Schmincke
[Yönetici] kavramı ilk önce güç ve etkinlik niteliklerini çağrıştırmasına rağmen, sadece bu yönün geliştirilmesi fazla önem taşımayan kaba bir yöneticinin ortaya çıkmasından başka bir şeye yaramaz. Bu sebeple bir yöneticinin şüphesiz edebiyat bilgisine sahip olması gerekir ve zamanı varsa, şiir okumak ya da belirli bir dereceye kadar güzel sanatlar öğrenmelidir. Çünkü bunları öğrenmezse, geçmiş ya da bugünkü olayların sebeplerini anlama becerisine sahip olmaz. Ne kadar zeki ve dünyanın en akıllı kişisi olsa da, bazı dönemlerde bu öğrenme yoksunluğundan dolayı kendini büyük ölçüde elverişsiz bir konumda hisseder. Çünkü kendi ülkeniz ve yabancı ülkelerin işlerine ilişkin genel bir anlayışa sahipseniz ve dikkatlice zaman, yer ve mevkiden oluşan üç ilkeyi göz önünde bulundurduğunuzda, hesaplarınızda pek fazla hata yapmanız olası değildir ve böylece en iyi yolu izlersiniz. İşte bu sebeple bir yöneticinin çalışkan olması gerektiğini söylüyorum. Fakat bu bilgiyi kötü yönde kullanırsa ve dik kafalı olur, eğitimli olmayanları aşağılarsa yabancı olan her şeye tapar. Ortak zilyetlik için fazla iyi olduğunu düşünür ve bir duruma uygun olmayan bir şeyi algılayamayacak kadar önyargılı olursa, teoride iyi olması mümkün olmasına rağmen, öğreniminin iyi bir işe fazlaca yaramadığını söylemeliyim. İnsan öğrenimini sürdürürken bunu unutmamalıdır.
Hümaniter bilimler ve sanat bir uygarlığın geleneğini oluşturur ve büyük liderler her çağda kendilerini belirli alanlarda öne çıkarmışlardır. Bu nedenle en mütevazı yöneticinin bile müzik, resim, dil ya da sanatın başka bir dalında kendini denemesi iyi olacaktır. Fakat kendini tamamen bu konuya veren ve olağan görevlerini ihmal eden kişi zihinsel ve bedensel açıdan gevşeyecek ve tüm savaşçı niteliklerini kaybedecektir; kendisiyle meşgul ikinci derecede bir sanatçı olup çıkacaktır. Özellikle bir sanat dalına çok fazla bağlanırsanız, modaya uygun olmasına rağmen, tutucu ve ağırbaşlı arkadaşların yanında bile kolaylıkla açıkgöz, hazırcevap ve keskin dilli bir üslup benimseyebilirsiniz. Günümüzde topluluk içinde her ne kadar eğlendirici bir tarz olsa da yöneticiler bu tutumdan kaçınmalıdır.
Batıda modern yöneticilerin samuray şövalyeleri tarafından kullanılan çay seremonilerini uygulamamasına rağmen sportif faaliyetler bağlamında sosyal iş alışverişinin diğer tarzlarını geliştirdiler. Örneğin, baronların, şogunların döneminden beri oynanan golf, yönetici sınıfı için bir eğlence kaynağı oldu.* Siz bundan henüz pek zevk almıyorsanız da, büyük bir olasılıkla bu oyuna katılmak için siz de davet edilecek ve üst mevkilerdeki insanlarla eşleşeceksiniz. Bu nedenle en azından, kulübe nasıl girileceğini ve doğru düzenlemelerin akılcı bir biçimde nasıl yapılacağını, kulüplerin nasıl seçileceğini ve nasıl sayı yapılacağını bilmelisiniz. Oyunun kurallarıyla ilgili bu bilgiyi elde etmek için bir profesyonelden ders almalısınız. Bir kez daha söylemek gerekirse golf sahası, ofis ortamının gürültüsünden oldukça uzak iş ilişkileri ve arkadaşlıklar kurmak bağlamında oldukça elverişli bir yerdir. Bu denli değerli olmasından dolayı sahaların çoğunlukla zenginlerin mekanlarının ve iş yerlerinin bitişiğinde olduğunu, kulübün zarif ve sade kapıları ve girişleriyle birlikte ıssız bir zemine yayıldığını görürsünüz. Golf sopaları, çantası ve diğer aksesuarlar da aynı şekilde abartılı süslerden yoksundur fakat günlük yaşamın kirlerini tamamen arındıran bir saflık ve suskunluk örneği teşkil ederler. Bu ruh geliştirildiğinde savaşçının ilkesinin yumuşatılmasında büyük destek olacağını düşünüyorum. Bu sebeple herkesin yaşamında golfe bir yer ayırmasının eski model golf sopaları, yıpranmış golf çantaları kullansa ve her şey oldukça mütevazi bir yöneticinin kısıtlı imkanlarını yansıtsa ve sadece küçük oyunlara katılsa bile hiç de fena bir şey olmadığını düşünüyorum.
Fakat her şeyde basit olan kolaylıkla karmaşık bir hal alabilir ve lüks tutkusu kendini sanatsal ya da sportif faaliyetlerde gösterebilir. Örneğin bir başkasının teçhizatını ya da enstrümanını gördüğünüzde kendinizinkinden tiksinir ve çok geçmeden tüm aksesuarlarınızın maddi değerinin fazla olmasını istersiniz. Bundan sonra pazarlık konusunda uzmanlaşmaya başlar ve işin uzmanına gidip düşük bir fiyata değerli bir takım almaya çalışırsınız. Birinin evinde göz alıcı bir şey gördüğünüzde bunu ısrarla size vermesini ister ya da buna karşılık kendisine başka bir şey vermeyi teklif edersiniz; şüphesiz kendiniz için en iyiyi istersiniz. Bu tür davranışlar seyyar satıcılıktan daha iyidir ve Savaşçı Yolu'nu basit bir politikacınınkine indirger. Bu çok kötü bir yanlıştır ve sanat ya da sporu bu tür uygulamaktansa bunun hakkında hiçbir şey bilmemek ve hatta gerekli teçhizatı bile nasıl kullanacağını bilmemek çok daha iyidir. Çünkü Yol'un niteliğini bozmaktansa biraz görgüsüz görünmek daha iyidir.
Yöneticinin Kanunu Yirmi birinci Yüzyılda Başarılı Bir Liderlik İçin 47 Eski Samuray İlkesi, Anahtar Kitaplar Yayınevi, 2000, Çev. Anita Tatlıer, s. 36-39